Yeditepe Üniversitesi Rektörlük binası toplantı salonunda gerçekleşen panelin açılış konuşmasını Prof. Dr. Berrin Yanıkkaya yaparken, TUBİTAK Proje sorumlusu Doç. Dr. Ebru Kayaalp ise sunuş konuşması gerçekleştirdi. Panelin 1. Oturumunda, Boğaziçi Üniversitesi, Jeofizik Ana Bilim Dalı Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden Doç. Dr. Ali Özgün Konca, Derin Uğultu Belgeseli Yönetmeni Ozan Turgut, Gazeteci-Yazar Faruk Kırtay, TUWien, Sanat ve Tasarım Enstitüsü, Mimarlık Bölümünden Dr. Kamile Batur ve CNN Türk Adliye ve Cumhurbaşkanlığı Muhabiri Ceylan Sever,  Bilim İletişiminde Sismoloji, Mimari ve Medya konularında sunumlar yaparak konuşmacı olarak katıldı. Panelin 2. Oturumunda ise, İstanbul Teknik Üniversitesi, Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsünden Prof. Dr. Mehmet Sinan Özeren, Açık Radyo Yayın Yönetmeni Gürhan Ertür, İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi, Televizyon Haberciliği ve Programcılığından Dr. Dr. Umur Bedir, İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi, Reklamcılık Bölümünden Dr.  Müge Öztunç, Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, Reklam Tasarımı ve İletişimi Bölümünden Doç. Dr. Uğur Cevdet Panayırcı birer sunum yaparak olası İstanbul depremine yönelik Bilim İletişiminde Çeşitli Perspektifler II: Sismoloji, İletişim ve Sosyal Bilimler konularında konuştular.

Kırtay, ‘Bilim ve afet haberciliği günümüzde önem kazanıyor’

Gazeteci-Yazar Faruk Kırtay ise yaptığı sunumda 17 Ağustos 1999 depreminde Yalova’da yaşadığı deneyimini anlatarak “1999 Depremi ile birlikte, bizler ‘Afet Haberciliği’ ile ilk kez karşılaşmıştık.  Bilgi akışının sağlanması için enformasyonun ne kadar önemli olduğu da ilk kez 1999 depreminde ortaya çıkmıştır. Enformasyonun olmayışı yada yetersiz oluşu kesinleşmemiş söylentilere ve sağlıksız haber ortamlarına yol açarken, traj ve reyting kaygısı nedeniyle de sansasyonel haberlerde bu dönemlerde giderek artmasına neden olmuştur. Bu nedenle de  ‘Bilim ve Afet Haberciliği’ günümüzde önem kazanmaktadır. 17 Ağustos 1999 depreminin yaşandığı dönemlerde genellikle, Medya yöneticileri yada sahipleri sektörden gelen insanlardan oluştuğu için, Medya’da toplumsal çıkar öncelikliydi. Haber dili medya da daha etkindi. Yaşadığımız bu süreç içinde gerek siyasi erk, gerekse yerel yönetimlere yönelik çok sert ve ağır ithamlar, eleştiriler yapılmasına karşın, medya mensuplarına yönelik soruşturma açılmamıştı. Günümüzde ise; Medya organlarının el değiştirmesi ile birlikte sahiplik yapısının sektörden gelmemiş bireylerden oluşması birçok olumsuzluğu da beraberinde getirdiği gibi, Medya organlarının yerel muhabir çalıştırmamaya başlaması ve haberleri tek elden ajanslar üzerinden okurlara aktarması nedeniyle alternatif habercilik giderek yok olmuş, bu boşluğu ise sosyal medya doldurmuştur” dedi.

Editör: TE Bilişim