Canlıların yaşamlarını sürdürmek için birbirlerine destek oldukları sisteme ekosistem dedir. Dünya tümüyle bir ekosistemdir. Ancak yerel ölçülerde ve daha küçük olarak kurulmuş ekosistemlerde vardır. Bu küçük ekosistemlerde dünya ekosisteminin birer parçaları olarak görevler üstlenmişlerdir. Suya, havaya, toprağa ihtiyaç duyarlar.

Biz insanlar ekosistemin bir parçası olarak hareket etmek zorundayız ve bunu bir yaşam biçimi olarak benimsemeliyiz.

Ekosistemimizde öylesine büyük tahribatlar yaratıyoruz ki bilim insanları artık 50 yıl sonrasında dünyada yaşamın geri dönülmez bir biçimde bozulacağını söylüyor.

Biz ne yapabiliriz sorusuna verilecek cevap çok;

Dünyanın tanıdığı doğa aktivisti Hayrettin Karaca ile bir dönem çok yakın olma fırsatını buldum. Kendisinden çok değerli bilgiler öğrendim. Yaşam şeklim değişti. Canlılara, doğaya kısaca ekosisteme daha duyarlı oldum.

Bakın neler yapıyorum;

-Beş yıldır kullandığım pilleri biriktiriyorum. Biriktirdiğim piller 5 kilogramı geçti. Demek ki yılda bir kilo civarında pil kullanıyormuşuz. Beş adet uzaktan kumanda, üç adet duvar saati, tansiyon aleti, cep telefonları, doğalgaz termostatı ve benzeri eloktronik aletler. Doğa için adeta piller yoluyla zehir üretiyoruz.

-Yağmur suyunu biriktiriyorum. İki tonluk su depolama yapabiliyorum. Arada yağan yağmurlarıda hesaplarsak yıllık 5-6 ton dolayında yağmur suyunu değerlendiriyorum. Bu suyla  bahçe yollarımı yıkayıp temizliyorum. En önemlisi üretim yapıyorum. Arka bahçemde topu topu 50 metre karelik alanda domates, biber, salatalık, taze soğan, nane, maydonoz, çilek, yine yolların dışında 100 metre karelik alanda üzüm asması, kivi, kızılcık, nar, hurma, incir, böğürtlen ve çiçekler var. Hepsi biriktirdiğim yağmur suyundan nasibini alıyor.

- Yerel pazarları tercih ediyorum. Pazarda evden götürdüğüm naylon poşetleri ve pazar çantasını kullanıyorum. Yerel ve mevsiminde üretilen ürünleri tercih ediyorum.

- Market alışverişlerine giderken mutlaka bez torbamı yanımda götürüyorum. Mümkün olduğunca üretim yeri en yakın olan ürünleri tercih ediyorum. Yabancı marka patentli ürünlerden uzak duruyorum. Ambalajı geri dönüşümlü olan ürünler, üretilirken daha az kimyasal kullanılan iyi tarım uygulamasıyla üretilen ürünler tercihimde hep ön sırada yer alıyor.

- Temizlik ürünlerini mümkün olduğunda belirtilen dozda kullanıyoruz ayrıca doğaya daha az zararlı temizlik ürünlerini tercih ederken bazı doğal katkı örneğin sirke katarak kullanıyoruz.

Yalova’da durum bana hiç iç açıcı gelmiyor; bu durumdan hiç şüphesiz Yalova’da yaşayan herkes kötü etkilenecek.

- Altınova’yı tersanelere teslim ettik. Yarattıkları kirlilik arkalarındaki kivi ve meyve bahçelerini etkilemekle kalmıyor deniz kirliliğine de çok olumlu katkılar sunuyorlar!

- Taşköprü ovasını sanayiye teslim ettik. Üstelik ekili tarım alanlarını üzerindeki meyva ağaçlarını sökerek sanayiye bağışladık.

- Tarımsal ARGE kuruluşu olan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü Bahçesinin ortasına ağaçları söküp, mıcır dökerek tarım toprağını yok edip otopark yapıyoruz.

- Çiftlikköy yerleşim alanına bitişik olan hemen doğusundaki verimli tarım arazisini OSB’le ikram ettik.

- Sanayi örneğin tersaneler Yalova’da işçi bulamayınca karşı yakadan motorlarla her gün işçi taşımaya başladılar. İl dışından gelen ve aileleriyle yerleşmeye başlayan işçiler Yalova Nüfusunun artması için üstün çaba harcamaya devam ediyorlar!

- Sanayinin getirdiği nüfus yoğunluğu ve bizzat sanayinin kullanığı su ile  zaten mevcut nüfusa yetmeyen Gökçe Barajı suyuna ortak ettik. Artık alıştığımız sonbaharlardaki su kıtlığı nasıl aşılacak belli değil.

- Su kaynaklarımızın olduğu  ve Yalova’nın sırtını dayadığı Samanlı dağlarındaki birinci sınıf ormanları bozup rüzgar santralleri kurmaya başladık.

Yazacak ne kadar çok konu var.

Bu gidişle nereye varabiliriz ki. Yazının başında anlatmaya çalıştığım  ekosistemi nasıl koruyacağız.  Biz yaşamak için muhtaç olduğumuz ekosistemi yok ediyoruz.

Ne zaman farkına varacağız.