Ceza alan avukatlar adil yargılanma hakkı için ölüm orucuna başladı. Yalova Baro Başkanı Avukat Fedayi Doğruyol, adil yargılanma hakkının, savunma hakkının, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sistematik bir şekilde ihlal edildiğini ifade etti. Doğruyol açıklamasında, “Türkiye uzun yıllardır adil yargılanma hakkı, savunma hakkı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi hukuk alanına ilişkin temel prensiplerin sistematik bir şekilde ihlal edildiği bir ülke konumundadır. 2016 yılı ortasında ilan edilen ve akabinde kurumsallaşan olağanüstü hal rejimi ile birlikte yargı alanındaki bu tablo derinleşmiş ve toplumun geniş bir kesimini kapsar hale gelmiştir. Öyle ki; OHAL ve sonrası itibariyle artık Türkiye'de bir yargı mekanizmasının varlığından söz edilememektedir. Özellikle siyasi iktidara muhalif olan kesimlerin yargılamaları, içerdikleri usul ve esas çarpıklıkları ile bu tablonun en yalın örneği durumundadır. Siyasi iktidar, yargı kararlarına doğrudan müdahale etmekte, hatta uluslararası mekanizmaları aşabilecek yolların inşasına soyunmaktadır. Bütün bu tablonun sonuçları bugün en iyi hapishanelerden gözlemlenmektedir. Türkiye hapishaneleri avukat, gazeteci, siyasetçi, insan hakları savunucu ve öğrencilerle doludur. Tüm bu insanların ortak paydası, siyasi iktidar karşısında bir şekilde muhalif duruş sergilemektir.

Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı (ÇHD) Selçuk Kozağaçlı'nın da bulunduğu ÇHD üyesi ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) çalışanı on sekiz avukata onlarca yıllık hapis cezası yağdırılan dava dosyası, çizilen bu bütünlüklü tablonun içerisinde önemli bir yerde durmaktadır. Gerek sanıkların Türkiye kamuoyu tarafından yakından tanınan ve toplumsal muhalefetin savunmanlığını üstlenmiş avukatlar oluşu, gerekse dosya kapsamında yaşanan hak ihlallerinin hukukçu olmayanlarca dahi kavranabilecek yalınlığı, bu dosyayı Türkiye'nin mevcut hukuksuzluk halinin bir aynası konumuna getirmiştir. Dosya kapsamında ceza almış iki avukat, Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, hem müvekkilleri hem kendileri için, bir yandan da ülkede genel olarak süregelen ve gün geçtikçe kanıksanan bu gidişata dikkat çekebilmek ve dur diyebilmek için ölüm orucunda olduklarını duyurmuşlardır.

Bugün Türkiye'de insanlar sosyal medyada yazdıkları basit bir eleştiri cümlesi nedeniyle tutuklanabilmektedir. Siyasi iktidarın doğrudan düşman ilan ettiği kişiler, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala örneğinde de olduğu gibi, uluslararası yargı kararlarına rağmen tutuklu kalabilmektedir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, kamuoyu karşısında Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığını bağıra bağıra ifade edebilmektedir. Yine Ebru ve Aytaç'ın yargılandığı dosyadan da bildiğimiz üzere, uluslararası hukuk ilkelerine atıf yaparak avukatları tahliye eden bir mahkeme heyeti, birkaç saat içerisinde kararından dönmeye zorlanıp, akabinde sürgün edilebilmektedir.  Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerinin, adil yargılanma hakkının, savunma hakkının ihlali ile yargının kurucu unsuru olan savunmaya, avukatlık mesleğine dönük saldırılar aslında bir bütündür ve ülke adalet sistemini yansıtmaktadır. Son günlerin gündem konusu olan baroların seçim sisteminde yapılması planlanan değişiklikler de hukuk saldırılarının kapsamının geldiği noktayı göstermektedir. Bu veriler bir arada değerlendirildiğinde bir hukuk devletinden değil ancak biat ve korku ile yönetmeye çalışan bir rejimden bahsettiğimiz açıktır.

Bugün Ebru ve Aytaç'ın da içinde olduğu on sekiz avukatın yargılandığı dava, Yargıtay incelemesi aşamasındadır. ÇHD’li avukatların yargılandığı bu dosyada, halen tutuklu yargılanmakta olan Şanlıurfa Barosuna kayıtlı Av. Sevda Çelik Özbingöl davasında ve pek çok avukatın yargılandığı diğer davalarda, avukatların özellikle devlet kaynaklı hak ihlalleriyle ilgili savunma pratikleri cezalandırılmak istenmektedir. Bu nedenle dört duvar ardında sesi kısılmak istenen sadece avukat değil, toplumsal mücadelelerdir. Dünyanın dört bir yanından on binlerce insan bu dosya kapsamında tutuklu avukatlar için adil yargılanma koşullarının sağlanmasını talep etmiştir. Ancak bu talebin aslında, avukatları aşan bir yanı olduğu herkesçe bilinmekte; on binlerce insan, süregelen hukuksuzluk haline bir son verilmesi gerektiği isyanını da dile getirmektedir.

Bizler, hukukçular ve insan hakları savunucuları olarak bu kaygıyı ve isyanı paylaşıyor, aynı talebi bir kez de bugün dile getirme sorumluluğunu duyuyoruz!

Bahsi geçen dosya kapsamındaki hukuka aykırılıklar açık olup, bütün dünyaca bilinmektedir. Bu hali ile ilgili hukuka aykırılıkların tespiti ile adil yargılanma hakkının tesisine ilişkin şartlar derhal yaratılmalı ve tutuklu avukatlar bir an önce serbest bırakılmalıdır. Temenni olarak ifade ettiğimiz bu husus, bir talebin kabulü olarak değil, uluslararası ve Anayasal bağlayıcı yükümlülüklerin yerine getirilmesi olarak algılanmalıdır” dedi.

Editör: TE Bilişim