Ben kısaca kömür yakıtlı termik santrallerin çevre ve ekosisteme zararlarından bahsedip sonra da 17 Ağustos’la bağlantılı olarak anlatmak istiyorum. Kömür yakıtlı termik santraller asidik yağışlara hava toprak su kirliliğine küresel ısınmaya karasal ve sucul türlerde azalmaya, milyonlarca ton katı atık küle yol açmakta. Kömürün yanmasının sonucunda çeşitli gazlar açığa çıkmakta. Karbondioksit, kükürdioksit, azot oksit, atık baca gazları, partikül madde gibi. Termik santrallerin atmosfere olumsuz etkileri ileri teknoloji ürünleri filtrasyon sistemleri ile giderilebilir denilse de, bu halde dahi yüzde 100 bir filtreleme mümkün olamamakta en iyi filtrelemede dahi yüzde 5 kaçak olduğu bilim insanlarınca söylenmektedir. Kaldı ki ki bu sistemleri kuruluş işletme bakım ve onarım giderlerinin yüksek olması şirketlerin bu maliyetlerinden kaçınmasına, sistemin yeterince verimli çalıştırılmamasına neden olmaktadır. Termik santrallerin küresel ısınmaya neden olduğundan bahsetmiştik. Bunun sonucunda da kuraklık ve sel felaketleri meydana gelmekte” dedi.
1999 depreminde yaşanan kimyasal sızıntıyı anlattı
17 Ağustos’ta 1999 depreminde yaşananlardan bahseden Avukat Yüksel, “Aksa fabrikası akrilik elyaf üretimi yapılan bir sanayi tesisi. Elyafın bir hammaddesi olarak fabrikada sürekli olarak akrilonitril depolanıyor. 17 Ağustos depreminde fabrikada bulunan 8 tankın 3’ünde hasar meydana geldi ve mahkeme kayıtlarına geçen haliyle 6500 ton akrilonitril gazı sızdı. Bu havaya denize ve toprağa karıştı. Gaz sızıntısı nedeniyle fabrika çevresinde 8,5 km’lik alan, gaz sızıntısının insan hayatını tehdit edici boyutlara ulaşması nedeniyle kolluk güçlerince boşaltıldı. İnsanlar dağlara kaçmak zorunda kaldı.
Yakınlarından haber alamadan günlerce dağda kalmak zorunda kaldı. Yine fabrikaya yakın bölgede enkaz altında kalanları arama kurtarma çalışmalarına, yaşanan gaz sızıntısı nedeniyle ara verilmek zorunda kalındı. Ve insanlar enkaz altında seslerini duyduklarını, yakınlarını komşularını bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Bu yakınlarını enkaz altında bırakıp kaçmak zorunda kalanlar ayrıca bu yüzden psikolojik travma ve vicdan rahatsızlığı yaşamak zorunda kaldılar. Çevreye etkisi ne oldu akrilonitril gazının? Öncelikle fabrika içindeki kümes hayvanları öldü. Civardaki köpekler sızan gazdan öldü ve bitkiler kurudu. İnsanlarda ilk etaplarda ciddi zehirlenme belirtileri görüldü.
Gaz sızıntısına ilk etapta köpük sıkılarak müdahale edildi. Ancak o müdahale sırasında da yangına müdahale eden askerlerden birinin komaya girecek düzeyde rahatsızlandığını biliyoruz. Yine müdahale sırasında işin başında duran fabrika müdürü de olaydan sonra akciğer kanserine yakalandı ve bu nedenle vefat etti. Akrilonitril dünyadaki en tehlikeli kimyasallardan biri. Renksiz, yanıcı, parlayıcı ve sıvı olarak depolanan bir madde. Ancak buharı alevle karşılaştığında patlayabilir ve havayla temas halinde zehirli gazlara dönüşür. Mutajen ve kanserojen bir madde” dedi.
“Ciddi bir sağlık koruma bandı sorunu var”
Yüksel, “Şimdi bu fabrikanın ciddi bir sağlık koruma bandı problemi var. 1998 yılında sağlık koruma bandı
Sağlık koruma bandının ne kadar yeterli olduğu da tartışmalı. Buraya Vopak adında başka bir şirket kimyasal depolama yapmak istediğinde yakın bir mesafede, burada TÜBİTAK’tan bir rapor alındı. İçinde akrilonitril de depolanacaktı. Burada 5000 ton akrilonitril sızması halinde gerekli sağlık koruma bandı mesafesinin
“Deneme izni iptal davası açtık”
Hukuki mücadeleye değinen ÇEHAV avukatı, “Bahsetmek istediğim hukuksal kısmı da biz bu deneme iznine iptal davası açtık. Yürütmeyi durdurma talep ettik. Hukuksal mücadeleyi ve toplumsal mücadeleyi sürdüreceğiz. Kapasite arttırarak devam ettiriyorlar. Depremden sonra burada bir termik santral kuruldu, üzerine tekrar bir karbon elyaf tesisi kuruldu ve bunlarla birlikte yeni bir koruma bandı da oluşturulmadı. Ve termik santralin kazan sıcaklığının da 1540 derece olduğunu, ve yangın riski çok yüksek bir tesis olduğunu, raporlar da alınmış belirtmek isterim” diyerek sözlerini noktaladı.