Konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada, “Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (TÜKD) kurulduğu 1949 yılından bu yana, Atatürk İlke ve Devrimlerini benimseyen, üniversite mezunu ve yaşamın her alanında yüksek ahlak ilkelerine bağlı, insan haklarını eşit bireyler olarak kullanabilen kadınların, toplumda, çağdaş yaşam ve laik düzen etrafında bütünleşmeyi sağlamaları; insanlar arasında, dostluk, ortak çalışma ve yardımlaşma ile kadını her alanda güçlü ve eşit konumda kılarak ülke kalkınmasına katkıda bulunmaları ve Türk kadınını yurtiçi ve yurtdışında en iyi şekilde temsil etmeleri amacıyla kurulmuştur. Derneğimizin amaç ve faaliyetleri kapsamında olan her konuda kendimizi sorumlu hissetmek ve her kadının yanında haklı eşitlik davasında, omuz omuza yürümek görevimizdir. Uluslararası ve ilk imzacısı olmak gururunu yaşadığımız, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak tanınan, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi sözleşmesi, Cumhurbaşkanı kararı ile feshedilmiştir. TBMM’de millet iradesiyle ve oybirliği alınan karar ile yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, Anayasamız 90. Maddesi gereği Temel Hak ve Özgürlüklere ilişkin Uluslararası bir antlaşma olup ulusal mevzuatın da üstündedir. Bu nedenle 20.03.2021 tarih ve 31429 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararına karşı hukuki başvurular yetkili kurum ve kuruluşlarca yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Kadın hakları mücadelesi, kadının insan hakları talebidir, Sözleşme’nin imzalanması ile tüm mağdur kadınlar kendilerini güvende hissetmiş ve kadın hakları mücadelesi veren her kurum ve demokrasi güç bulmuştur. “Taraflar, bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.” şeklindeki sözleşme maddesindeki, toplumsal cinsiyet eşitliğini cinsiyetsizleştirme olarak tanımlayarak, kamuoyu yanlış yönlendirilmiş ve ayrıca bugün gelinen noktada madde içindeki sadece cinsel yönelim ibaresi ele alınarak cinsel tercihlerin aktifleşmesinin, eşcinsel evliliklerinin önünün açılması şeklinde yorumlanması ve bu gerekçe öne çıkarılarak İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından yana olanların yorumları ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini yerinde ve uygun görmemekteyiz. Kadınlar kendi hak mücadelesini verirken, temel hak ve özgürlükler yönünden tarafını seçmiş ve toplumun mağdur olan her kesiminin yanında olmak kararını da almışlardır. Bizler biliyoruz ki; Toplumun yarısını temsil eden kadınlar için eşitlik sağlanamadığı sürece toplumda adaletten de bahsetmek mümkün olamayacaktır. Bu sözleşmenin geri çekilmesiyle yapılan açıklamalarda “iç hukuk mevzuatımız ile kadına karşı şiddetle mücadelenin sürdürüleceği” mesajları verilmesi samimi olmadığı gibi yeterli de değildir. Uluslararası bir çatı sözleşme olan İstanbul Sözleşmesinin içeriğini sorgulamak ve çekilmek, kadınların ezelden beri yaşadıkları ayrımcılık ve şiddetin devlet eliyle pekiştirilmesidir. Toplumsal Cinsiyet eşitliği tanımı bilinçli şekilde amaç dışı yorumlanarak, önce toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı, gerek ortaöğretim gerekse yükseköğretim müfredatından çıkarılmış, tartışma ortamına zemin hazırlanmış ve bugün sözleşmeden dönülmesi noktasına gelinmiştir. Sözleşmenin feshedilmesi ile gerek uluslararası alanda gerekse iç hukukumuzda kadın mücadelesi yara almıştır. Ancak kadınların haklı mücadelesinde TÜKD olarak var olduğumuzu, İstanbul Sözleşmesi içeriğinde var olan, her kadının temel hak ve özgürlükleri için, hak talebinde olan ve mağdur kılınan her kesimin yanında, bu haklı eşitlik davasında omuz omuza yürümeye hazır olduğumuzu saygıyla kamuoyuna bildiririz. İstanbul Sözleşmesi Yaşamalıdır” denildi.

Editör: TE Bilişim