GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Kadınları toplumda erkeklere tanınan haklara kavuşturarak aradaki eşitsizliği gidermeye, mesleklerini ve yaşam biçimlerini özgürce seçmelerini sağlamaya yönelik toplumsal harekete “Kadınların Özgürlük Hareketi” adı verilir.

Bu özgürlük hareketi Avrupa’ da ilk kez Aydınlanma çağında gündeme geldi. Bazı düşünürler kadınların özgürlüğünü savundular.

1791’ de, Fransız yazar Olympe de Goules, “ Déclaration Des Droits De La Femme Et De La Citoyenne” ( Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirisi) yayımladı. Bu bildirgede kadınların hukukî, politik ve sosyal alanda eşit kılınmasından bahsediliyordu.

Bildiri İngiltere’ de de etkili oldu. 1792’de Mary Wollstonecraft, “A Vindication Of The Rights Of Women” ( Kadın Haklarının Bir Savunusu) adlı kitabı yayımladı. Yapıt kadınların yalnızca erkekleri hoşnut etmek için yaratıldığı düşüncesine karşı çıkıyor, kadının eğitimde, iş dünyasında ve siyasette erkekle aynı muameleyi görmesini, aynı ahlâk ölçüleriyle yargılanmasını istiyordu.

Hareketin ABD’ ye ulaşması yarım yüzyıl kadar bir zaman aldı.

1848 yılında, New York eyaletinde toplanan Kadın Hakları Kongresi’ nde, kadınların toplumda aşağılanarak haksızlığa uğradığını belirten ve bu adaletsizliğin düzeltilmesini isteyen bir “Kadın Hakları Bildirisi” sunuldu. Bu bildiriden sonra da kadınlara oy hakkı verilmesi için bir mücadele başlatıldı.

Kadınların özgürlüğü hareketi beklenen gibi değil de oldukça ağır ilerledi.

Kadın haklarının yasalara yansıması da uzun yıllar aldı.

Erkeklerle eşit haklar talep eden kadın örgütlerinin sayısı XX. yüzyılın sonlarında artmaya başladı.

Bu örgütler, sözleşme ve mülkiyet hakları, kazançların değerlendirilmesi, özellikle de cinsiyet ve çocuk doğurma konularında yasalarda değişiklik yapılması için mücadeleye giriştiler.

Birleşmiş Milletler’ in kadınların konumuyla ilgili komisyonlara katılan ABD’ li üyeler, 1975 yılının “Uluslararası Kadın Yılı” olarak ilân edilmesini sağladılar.

Böylece, kadınlar uluslararası konferanslarda ülkelerin temsil etmeye başladılar.

Daha sonra Mexıco’ daki konferansta da “Dünya Eylem Plânı” kabul ettiler.

Plânın amacı kadınların karar verme sürecine ve kamu yaşamının her alanına katılmasını sağlamaktı.

Genelde kadınların özgürlüğü hareketi kadınları zayıf, edilgen, aklıyla değil duygularıyla davranan kişiler olarak gören egemen anlayışa karşı çıkar.

Hareket ayrıca kadınların cinsel nesneler olarak görülmesini eleştirir.

Kadınların kimliklerinin ve kişiliklerinin bilincine varmaları hareketin öncelikli hedefleri arasındadır.

Şimdi de, 1791’ de yayımlanan “Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirisi” nden, o günleri yaşamak ve kendi ülkemiz adına değerlendirmek amacıyla özetle söz edelim.

Madde I: Kadın özgür doğar ve erkeklerle haklar bakımından eşittir. (…)

Madde II: Her siyasî derneğin amacı, kadın ve erkeğin, doğal ve daimi haklarını korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve özellikle baskıya karşı koymaktır.

Madde III: Her bir devlet gücünün esası kadın ve erkeklerin birliğine ve onların ulustaki varlıklarına dayanmaktadır. (…)

Madde IV: Özgürlük ve adalet diğerine ait olan her şeyin iadesinden oluşmaktadır. Böylelikle erkeğin daimî zulmüne karşı çıkma haklarını uygulamanın sınırı olmamaktadır. Sınırlar doğa ve akıl çerçevesinde düzenlenmelidir.

Madde V: Doğa ve akıl yasaları toplum için zararlı olabilecek tüm davranışları yasaklar. Bu yasaların izin verdiği ve ilâhî yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez. (…)

Madde VI: Yasa genel iradenin ifadesi olmalıdır. Bütün kadın ve erkek vatandaşlar şahsen veya bir vekil aracılığıyla yasanın oluşumuna katkıda bulunmalıdır. Bütün kadın ve erkek vatandaşlar yasanın önünde eşit olup; bütün rütbe, pozisyon ve resmi dairelere eşit ölçüde kabul edilmelidir. (…)

Madde VII: Hiçbir kadın bu yasaların dışında bırakılmayacaktır.

Madde XI: Fikir ve düşüncelerin özgürce ifadesi kadın haklarının en değerli maddelerinden biridir, çünkü bu özgürlük babaların çocuklarıyla olan babalık bağlarını garanti altına alır. Böylelikle her kadın vatandaş onu gerçekleri gizlemeye zorlayan barbarca önyargılar olmadan “Ben bize ait olan bir çocuğun annesiyim” diyebilir.

Madde XII: Kadınların ve kadın yurttaşların haklarının güvence altına alınması, daha büyük bir yararı ortaya koyar. Bu güvence, bu hakların tanındığı kişilerin ayrıcalığı olmamalıdır, herkesin yararına hizmet etmelidir.

Madde XIII: Devletin giderleri ve idari giderler için kadın ve erkeklerin katkısı eşittir. Kadınlar bütün yükümlülük ve yorucu işlerde katkıda bulunurlar, bu nedenle görev, iş, talep, onur ve zanaatta da paylaşıma katılırlar.

Madde XIV: Kadın ve erkek yurttaşlar kendileri veya temsilcileri aracılığıyla vergilerin zorunlu olup olmadığına karar verme hakkına sahiptir. Kadın yurttaşlar, sadece varlıklarında değil, aynı zamanda resmi kurumlarda, vergilerin toplanması, bunların kullanılması ve süresinin belirlenmesi sürecine eşit oranda katılabildikleri takdirde bunu kabul ederler.

Madde XV: Vergi ödemesinde erkeklerle bir olan kadınlar, resmi devlet memurundan mali işlerle ilgili bilgi alma hakkına sahiptir.

Madde XVII: Birlikte veya ayrı olarak mülkiyet her iki cinsin hakkıdır.[…]

***

Kadınlar eve hapsedilmek için yaratılmamıştır. Bu düşüncede olan zihniyete hoşgörüyle yaklaşmam mümkün değildir.

Atatürk’ ün sözünü unutmayalım: “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.