Marmara Denizi, evsel, sanayi ve tarımsal atıksular nedeniyle aşırı azot ve fosfor kirliliğinden obez olmuş durumda…

Marmara Denizi, “Ben ölüyorum, kirlendim, kirlilikten obez oldum” diyor. Diyor da, sesini duyuramıyor.

Kirlenen Marmara Denizi’nin çığlıklarını kimse duymak istemeyince, deniz bu sefer de içindeki kirin sesini duymayanların yüzüne vurmaya başladı. Bunu da deniz salyaları ve yosunlarla yapıyor.

2004-2007 yılları arasında Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı; 1994-2002 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Geliştirme Daire Başkanlığı gibi önemli görevlerde bulunan Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün söyledikleri yenilir yutulur gibi değil.

Bir kez daha hatırlatalım:

“Tekirdağ bölgesinin sahillerinin tamamı hassas alan ilân edilerek sanayi başta olmak üzere ileri kademe arıtmalar devreye girmeli. Burada deri, tekstil, kimya, metal sanayi, Bandırma’da gübre fabrikası kaynaklı kirlilik mevcut…

Yalova-Kocaeli arası, belediye atıksuları ileri kademe arıtılmıyor, bu bölgede tersaneler, büyük sanayiler var. Uluslararası boyutta sanayiler var. Adama niye ileri kademe arıtmıyorsun, diyemezsin? Ne zaman dersin? Kuralı koyacaksın, hassas alan ilân edersin, yaptırımını uygulayacaksın.

Dolayısıyla Marmara’da Çanakkale hariç (az hassas alan olabilir) tüm sahiller hassas alan ilan edilmeli.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye girmeli, büyükşehirler belediyeleri, il belediyesi, sanayiciler atıksularını ileri kademe arıtma için uygulamaya geçmeli.

Saldığınız azot ve fosfor atıklarla Marmara obez oldu, ölüyor. Artık ileri kademe arıtmaya geçin, Marmara’yı kurtarın." (Hürriyet, 27/05/2021)

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, “Hassas Su Kütleleri ile Bu Kütleleri Etkileyen Alanların Belirlenmesi ve Su Kalitesinin İyileştirilmesi Hakkındaki Yönetmelik”, 23 Aralık 2016 tarih ve 29927 sayılı (Mükerrer) Resmî Gazete’ de yayımlandı.

Bu Yönetmeliğin amacı, besin elementleri açısından hassas su kütlelerinin ve bu kütleleri etkileyen kentsel ve nitrata hassas alanların tespit edilmesi, buna ilişkin ilke ve esasların ortaya konulması ve hassas su kütlelerinde su kalitesinin iyileştirilmesi için alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesidir.

Yönetmelik, yayım tarihinden itibaren yürürlükte… Konuya ilgi duyanların okumasını öneririm, ilgi çekici bilgiler var.

Örneğin Hassas su kütlesi nedir? Hassas su kütlelerinde su kalitesinin iyileştirilmesine yönelik ulaşılması gereken su kalite sınır değerleri nelerdir?

Su kütlelerine etki eden kentsel ve endüstriyel faaliyetler, tarım, tarım dışı arazi kullanımı ve hayvancılık faaliyetleri ile hidromorfolojik baskı unsurlarının ve kirletici yüklerin tespit edilmesi nasıl olur?

Hassas su kütleleri ve bu kütleleri etkileyen kentsel ve nitrata hassas alanlar tespit edilmiş midir?

Belirlenen su kütlelerinde fizikokimyasal, biyolojik ve hidromorfolojik kalite bileşenleri açısından mevcut durum tespiti yapılmış mıdır?

Kıyı suları tuzluluk, derinlik, dip yapısı kriterleri ile ekolojik kalite bileşenlerinden fitoplankton ve klorofil-a kullanılarak su kütlelerine ayrılmış mıdır?

Hassas kıyı suyu kütlelerinde su kalite hedefleri fizikokimyasal parametrelerden besin elementleri, klorofil-a, seki diski parametreleri ile biyolojik kalite bileşenleri kullanılarak belirlenmiş midir?

Kısacası Marmara Denizi’ni kirlilikten kurtarmak için ne yapılmaktadır?

Kim, ne yapmaktadır, bunu bilmeye de hakkımız vardır!