18 Mayıs 1921 günü, Kızılay, İnebolu isimli gemiyi körfeze gönderdi. Gemi, Küçükkumla İskelesi’ne yanaşarak 820 göçmeni aldı ve göçmen dolu iki mavnayı da yedeğine alarak İstanbul’a hareket etti.

19 Mayıs 1921 günü,İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a şu ilginç yazıyı gönderdi:

“...Güvenilir kanıtlar, ölüm, ırza geçme, çapulculuk ve işkence dahi, tüm cinayetlerin Yunan subay ve erleri tarafından yapıldığını kanıtlamaktadır.”

İnebolu gemisi, 20 Mayıs 1921’de, tekrar gelerek kalan göçmenleri aldı. Armutlu Yarımadası’nın değişik bölgelerindeki köylerden gelen göçmenlerin gemiye binmeleri de olaylı oldu. Yunanlılar, özellikle genç ve orta yaşlı erkeklerin gitmesine izin vermemek için direttiler. Ancak, komisyon üyeleri ağırlıklarını koyunca, bunlardan bir bölümü gemiye bindirildi. Denizden İstanbul’a ulaşan bu göçmenler, kurtuluşa kadar Davutpaşa Kışlası’nda kaldılar.

Bir Yunan askeri hareketinin beklendiği bu günlerde, Mürettep Kolordu Komutanlığı, 20 Mayıs 1921 günü, Genelkurmay Başkanlığı’na düşüncelerini ve aldığı önlemleri şöyle açıklıyordu : (Özetle)

“...Yunanlılar’ın  Kocaeli bölgesinden Bursa cephesindeki kuvvetleriyle işbirliği yapmak üzere güneye doğru hareketinin, Geyve Boğazı’ndan ve Katırözü üzerinden olmak üzere iki istikametten gelişmesi muhtemeldir. Düşmanın bu hareketine karşı Geyve Boğazı’nda, Sultaniye Tepesi’nde ve Bahçecik kesiminde bulunan kuvvetlerimiz, şimdilik mevzilerini savunacaklar ve İznik’in doğusunda Köristan’da bulunan 340 mevcutlu Karamürsel Taburu ile Yalova Müfrezesi de düşmanın Osmaneli-  Mekece istikametinde ilerlemesine engel olacaktır.

Bir Bölüğü Pamukçaderbent’te, asıl kuvveti İznik’in doğusunda Köristan’da bulunan 340 mevcutlu Karamürsel Taburu ile Geyve sırtlarında bulunan 200 mevcutlu Yalova Müfrezesi doğruca Kolordu’ya bağlıdır. “

Görülüyor ki, bu tarihte Yalova Millî Müfrezesi iki bölüm halinde tertiplenmişken, Burhaniye Müfrezesi de kendi köyü bölgesinde bulunmaktadır.

Türk mültecilerin İstanbul’a gitmelerinden iki gün sonra, 24 Mayıs 1921’de, bağlaşıklar, İstanbul’da yeni bir Araştırma Komisyonu’nun kurulmasına karar verdiler.

İngiliz Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden W. S Edmons, bu konuyla ilgili olarak şöyle diyordu:

“...Hem İzmit bölgesi ve hem de Yalova’daki Yunan aleyhine beliren durumlar oldukça kötü gözükmektedir. Bu vahşetlerin hemen İstanbul Boğazı dolaylarında yer almış olması ve bunların aylardan beri aydınlığa çıkarılamamış olması asla affedilemez.”

Fransız idari kademelerine yansıyan raporlarda da, Yalova ve köylerinde halka karşı yapılan zulmün, Yunan askeri ve Rum eşkıyası tarafından yapıldığı yolundaydı.

Bu sefer teşkil edilen  Araştırma Komisyonu’nda : Fransız  Yüzbaşı Lucas, İngiliz Teğmen Hollando, İtalyan Teğmeni Bonacardi, tercümanlar ve bir Türk polis bulunuyordu. Komisyonda ayrıca 1 nci Araştırma Komisyonu’nda Beynelmilel Kızılhaç Temsilcisi olarak bulunan Mr. Maurice Gehri ile Manchester Guardian gazetesinin muhabiri Mr. Toynbee ve karısı da yer alıyordu.

Bu seyahat, birincisinden de heyecanlı oldu. Komisyon üyeleri, yakılmış- yıkılmış köylerle, parçalanmış cesetlerle karşılaştılar.Özellikle Akköy’de karşılaşılanlar tüyler ürperticiydi.

Yalova bölgesinde yapılan bu korkunç vahşetin haberleri bir taraftan Anadolu’ya yayılıyor, bir taraftan da Türk gazeteleri tarafından dünya kamuoyuna yansıtılıyordu.

Bu Yunan barbarlıkları o kadar tüyler ürperticiydi ki, İngiliz Milletvekili Aubrey Herbert, Avam Kamarası’nda, 16 Haziran 1921 günü, şu soruyu Başbakan’a sordu:

“... General Leonardopulos’un komutasındaki Yunan birlikleri,Marmara Denizi sahilinde bulunan Yalova bölgesinde 7 000 savunmasız Türk kadın ve çocukların 5 500’ünü öldürmüştür. Bu olay, İstanbul’dan bir saat mesafede olmuştur. Majeste Kral Hükümeti bu olay hakkında bilgi sahibi midir ?”

Chamberlain, Başbakan adına şu yanıtı verdi:

“ Rapor vermek için görevlendirilmiş bulunan Bağlaşık Güçleri Komisyonu’nun İngiliz yönetimine göndermiş olduğu rapora göre, belirlenen bölgede ciddi olaylar vukuu bulmuştur.”

Devamı Yarın