GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Fırat Nehri kıyıları, M.Ö. 4 000 yıl ve devamı boyunca ve 2 000 yılları başlarında önce Sümer, sonraları Babil nüfusunda bulunuyordu.  Bölgenin başkenti Mari, Fırat Nehri’nin doğu sahillerinde, Suriye’nin Deyü’z-Zor eyaletindeydi.  Bugün, antik kentin bulunduğu yöre Tel Hariri adıyla bilinmektedir. Burada, Fransız Arkeoloji Enstitüsü mensupları, 1933 – 1939 yılları arasında kazılar yaptılar. Kazıda mabetler, etkili duvar resimleriyle süslenmiş bir saray ve yüzlerce çeşitli buluntu ele geçti. Ama en önemlisi değişik odalarda ele geçen binlerce tabletin oluşturduğu arşivdir. 
Bu çivi yazılı tabletlerde sık sık karşılaşılan bir isim de, TURUKKU’dur. Ayrıca, Urfa- Harran’da Ay (Sin) Tanrısı mabedinde bir antlaşmanın imza edildiğine dair kayıtlar da ele geçmiştir. Fransız Arkeolog Georges Dossin, 1939’da, Paris’te yayınladığı “Benjaminites Dans Le Textes de Mari “ isimli kitabında, bulunan bu çivi yazılı tabletler hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca, 1950 yılından itibaren Louvre Müzesi adına, Mari Kraliyet Arşivi’nde ele geçen tabletler yayınlanmaya başlanmıştır.
Bu tabletlerden sadece üçünü görelim:
16 numaralı tablet : “...Uyuyanları uyandıran ve uyandırdıklarına hiç tayın vermeyen Turukkular gibi yapacağız”.
21 numaralı tablet : “...Bu akından beri Turukkular’ın sayısı fazla görünmüyor. Fakat artabilir. Onlar gelmeye devam edecekler.”
87 numaralı tablet : “...Kral bana her şeyden önce, Turukkular’ın hücum ettiklerini, Nithim’i kuşattıklarını yazdı.”
Güneydoğu Anadolu’da yaşayan, cengâverlikleri Türkistan Türk akıncılarını andıran, ana merkezden takriben 400 km. uzaklaşıp, düşman ordugâhlarına saldıran bu Turukkular, sizce Türk’ten başka kim olabilir?
MALAZGİRT’TEN ÖNCE ANADOLU’YA TÜRK AKINLARI 
Malazgirt Meydan Muharebesi’nden önce, Anadolu’ya yapılan Türk akınları şöyle özetlenebilir:
M.Ö. VII. yüzyılda, Kafkasya üzerinden gelen Saka Türkleri, Kızılırmak havzasına kadar hâkim oldular.
M.S. 250 yıllarında Hunlar,
M.S. 350-373-395 yıllarında yine Hun Türkleri, Kudüs’e kadar uzanan akınlar yaptılar.
M.S. 451 yılında Akhunlar, Kafkasya’dan gelerek Doğu Anadolu’da yer tuttular.
M.S. 550 yıllarından itibaren Sabir- Belencer gibi Türk boyları, Anadolu’ya gelerek yerleştiler.
VI. yüzyılda, Hazar Türkleri’nin Van’ı üs olarak kullanıp bölgede hâkimiyet kurmalarından sonra, Horasan Gazileri, 963 ve 965’te Adana ve civarına seferler yaptılar.
1018’de Çağrı Bey, bütün Doğu Anadolu bölgesinde fetihlerde bulundu.
1045 yılında, bugün Azerbaycan topraklarında bulunan Gence’ de, Selçuklularla Romalılar/Bizanslılar karşı karşıya geldiler. Burada kazanılan zafer, Selçukluların Romalılara/Bizanslılara karşı kazandıkları ilk büyük başarı oldu. Bundan sonra Türk birlikleri, (Ani değil) Anı (Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu’ na göre Anı, bir Kıpçak boyunun adıdır.)ve Kars üzerinden Anadolu’ya girmeye başladılar.
1047’de, Şehzade Hasan, Büyük Zap Suyu kenarında Roma/Bizans ordusuna yenilerek şehit düştü. Bu yenilgi üzerine Tuğrul Bey, İbrahim Yınal’ı Azerbaycan Genel Valiliği’ne atayarak Kutalmış’la birlikte Anadolu fetihlerine devam etmesini istedi. Derhal harekete geçen Selçuklu ordusu, Erzurum’u fethettikten sonra, 1048’de, Roma/Bizans ordusunu Pasinler Ovası’nda ağır bir mağlubiyete uğrattı.
1054 yılında, Sultan Tuğrul, Anadolu sınırlarını aşarak Van Gölü’nün kuzey doğusundaki Muradiye ve Erciş’i fethetti.
Tuğrul Bey’in üç kola ayırdığı birlikleri, bir yandan Kafkas, Canik ve Sasun dağlarına ve nihayet Erzincan’a kadar ilerlerken, bir yandan da Çoruh Vadisi ötesindeki toprakları işgal ettiler.
Tuğrul Bey’in Anadolu’dan ayrılmasından sonra, onun emirleriyle Selçuklu kuvvetleri fetih hareketlerine devam ettiler. 1057’de Malatya, 1059’da Sivas ele geçirildi.
Alpaslan’ın kardeşi Yakuti Bey, 1062’de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da fetihlerde bulundu.
Tuğrul Bey’in 1063’te vefatı üzerine, yeğeni Alp Aslan, tahta çıktı. 
Sultan Alp Aslan, 1064’te, Rey’den hareket ederek Azerbaycan’a geldi. Nahcıvan’ a girdi.  Ahılkelek, Ahıska, Borçka,  Artvin, Ardanuç, Şavşat, Ardahan, (Ani değil) Anı ve Kars’ı ele geçirdi.
Sultan Alp Aslan’ın dönüşünden sonra Gümüştekin, 1066’da Adıyaman önünde, Afşın Bey de 1067’de Malatya önlerinde birer Roma/Bizans ordusunu mağlubiyete uğrattılar. 
1068’de Kayseri ve Konya fethedildi. Aynı yıl, Afşın Bey Roma/Bizans’ ın Antakya üssünü tamamen çökertti, Marmara kıyılarına kadar ulaştı. 
Afşın Bey, 1070’de Denizli’ye kadar ilerlerken, Sultan Alp Aslan da Temmuz 1070’de Ahlat’ a geldi. Kısa bir süre sonra Malazgirt Kalesi’ni ele geçiren Alp Aslan, Urfa’yı da muhasara etmesine rağmen ele geçiremedi ve muhasarayı kaldırarak güneye döndü.
Roma/Bizans hududu yeterince güvenli hale gelmişti. Şimdi, artık önce Halep’teki Mirdasiler’e, sonra Mısır’daki Şii Fatımiler’e karşı harekete geçebilirdi.
Doğudaki bu Türk hareketleri karşısında Roma/Bizans İmparatorluğu’nun boş durması beklenemezdi. 
Gelişen olaylar sonunda Malazgirt Meydan Muharebesi meydana geldi.
(Gelecek yazı: Malazgirt’ ten Sonraki Türk Akınları)
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!