Günümüzde, Marmara Denizi çeşitli kaynaklardan gelen besin fazlalığı nedeniyle ötrofikasyon olarak bilinen bir ekosistem dengesizliği yaşamaktadır.

Son yıllarda yaşanan, plankton patlamaları, lodos sonrası kıyılarda biriken yosunlar ve balıkçıların ağlarını ve denizin yüzeyini kaplayan “kaykay” gibi olaylar bu duyarlı ekosistemin, doğuşundan beri oksijen eksikliği çeken koşullarından çok fazla saptığını bize gözle izlenebilir şekilde ve her fırsatta hatırlatmaktadır.

Bu gözle görülebilen aşırı yükün en ölümcül etkisi plankton üretiminin doğal bir sonucu, “kendini gölgeleme” yoluyla üretim için gerekli olan ışık geçirgenliğini etkilemesidir.

Türk Boğazlar Sistemi’nde üst katmanın altına hemen hemen hiç ışık geçmemekte, birincil üretim sadece yüzeye yakın katmanda gerçekleşmektedir.

Bunun sonucunda yüzey katmanda aşırı üretimle oluşan artıklar ve bozunma ürünleri tabana çökmektedir.

Üst sularda gerçekleşen her türlü etkileşim alt tarafta zaten çok az olan oksijen dengesi üzerinde çok olumsuz etkilere neden olmuştur.

Oksijen eksikliğinin özellikle 2010- 2017 arasında yapılan ölçümlerde 1985- 2005 yıllarına göreceli olarak özellikle Çınarcık çukurunda belirginleşmesi ve giderek yok olma sınırına dayanmış olması Marmara Denizi’nin tarihsel gelişimi sürecinde karşı karşıya kaldığı en önemli ve en hayati sorunudur.

Marmara Denizi’nde bir ekosistem dengesizliği mevcutken deniz çevresine yapılacak yeni yerleşimlerin evsel atıkları sorunu daha da büyütecektir.

Evsel atıklar arıtılsalar bile Marmara Denizi alt suyuna verilirse bu Marmara’ya yeni bir yük olacaktır.

Ayrıca %18’ de olsa tuzlu suya verilecek olan atık su hemen yüzeye çıkacak ve suyun içerisinde bulanıklık yaratacaktır.

Dolayısıyla arıtım tesis sayısı, kapasiteleri ve yerleri ne olursa olsun Marmara Denizi civarına yapılacak yeni yerleşimlerin ya da yeni yapılaşmaların getireceği kanalizasyon atıkları da Marmara Denizi’ne ilâve yük olarak gelecektir.

Marmara Denizi’nin halen içerisinde bulunduğu durumun farkında olan uzman kişilerin her ortamda, her seferinde dile getirdiği en önemli sorun, Marmara Denizi’nin hali hazırda karşı karşıya olduğu alt tabakadaki oksijen eksikliğidir.

Marmara Denizi kıyılarında yeni yapılaşmada çıkacak atıkların muhtemelen depolama alanı olarak görülen ve halen en kritik oksijen seviyesinde olan Çınarcık çukuruna dökülecek olmasının yaratacağı etkiler mutlaka uzmanlarca değerlendiriliş olmalıdır.

Reaktif organik madde içeriği çok yüksek olan bu çamur katmanının tamamen izolasyonu mümkün değildir.

Bu da Marmara’nın doğu ve orta baseni dip sularında oksijeni tamamen tüketip, hidrojen sülfür birikimini hızlandıracaktır.

(Yukarıdaki metin için ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Cemal Saydam’ın çalışmasından yararlanılmıştır.)