Millet, arz ettiği özellikler itibariyle ırk, kavim ve ümmetten ayrılır. Irk, biyolojik bir vakıadır. Millet ise daha çok tarihsel bir varlıktır.

Millet, kavim demek de değildir. Kavim, müşterek bir vatana yerleşmemiş, müşterek bir tarih şuuru ile ayrı kültür yaratmamış göçebe veya yerli dil ve soy birlikleridir. Kavim, milletin doğuşunda ham madde vazifesi görür.

Millet, ümmet de değildir.

Irk, dil, din, kültür ve ideal birliği başlı başına bir topluluğu millet yapmaya yetmemektedir.

Aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların millet olması için ilk şart, ortak bir geçmişe, kader birliğine, ortak bir gelecek hedefine sahip olmaktır.

Ya da bir başka görüşle; bir toplumu millet yapan etken, söz konusu insan topluluğunun bugünü için belirli bir doyumu ve yarını için belirli bir ortak umududur. Yarın için belirli ortak bir umut derken söz konusu olan husus, hiç kuşkusuz ekonomik bir rahatlık ve o devletten ve o halkın bir parçası olmaktan ötürü beklenen duygusal bir denge ve huzurdur.

Kaldı ki; böylesine bir doyum ve umudun oluşturacağı birlik, uzun dönemde kendi kültürünü de yaratacaktır. Din birliği, dil birliği, ırk birliği, kültür birliği, ortak bir geçmiş gibi unsurlar hiç kuşkusuz bir halk içindeki bağları güçlendirir ve uyumu arttırırlar.

Atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır:

“ …Zengin bir hatıralar mirasına sahip bulunan, beraber yaşamak konusunda ortak arzu ve istekte samimi olan, sahip bulunan mirasın korunmasına beraber devam etmek hususunda iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluma millet denir.”

“ Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirlerine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal bir toplumdur.”

Gene Atatürk’e göre, millet olmayı sağlayan unsurların doğal sonucu, ortak bir millî düşünce, ideal ve en önemlisi ortak dilin ortaya çıkmasıdır. Gerçi dil birliği millet olmanın ilk şartı değildir ama insanları pek çok bakımdan birbirlerine bağlayan ana dilin pek çok millette tek olduğunu da unutmamak lâzımdır.

Atatürk’e göre, bir milleti diğer milletlerden ayıran bir takım nitelikler vardır. Her millet kendi yetenekleri, kültürü ve olanakları çerçevesinde kendini diğerlerine kabul ettirmek ve mutlu yaşamak zorundadır.

İşte, bir milletin bireylerinin bu biçimdeki davranışları milliyetçiliktir.

Türk Milleti, dil, kültür ideal birliği ile birbirlerine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasal, doğal, toplumsal ve ekonomik bir bütündür. Türk Milleti birdir ve bütündür. Türkiye’de, “Ben Türk’üm” diyen herkes Türk’ tür. Türk Milleti, Türkiye Devleti’nin egemenliğinin kaynağı ve kayıtsız şartsız hâkimidir.

Atatürk, Türk Milliyetçiliği’ nin başlıca unsuru olan milli birlik ve beraberliğin gerekliliğine ve millî birliği sarsacak hareketlere karşı da dikkati çekmiştir.

Belli bir ırka, mezhebe, siyasî görüşe dayanmayan, kendini içtenlikle Türk sayan herkesi kapsayan milliyetçiliğimiz, gerek kalkınmada, gerek zaman zaman düşülen bunalımları gidermede en kesin etkili çare olmuştur ve olacaktır.

Atatürk’ün, 29 Ekim 1933 günü, Onuncu Yıl Nutku’ nu “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” şeklinde bitirmesi, son derece anlamlıdır.

Atatürk, ” Ne Mutlu Türk Olana” dememiştir. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözü ise ırkçılıktan tamamen uzak, ayrımcılık içermeyen; Türk halkının kökeni ne olursa olsun, birlikte yaşama istencini oluşturan, çağdaş bir olgudur. Bu tanım içinde, Türk devletinin vatandaşları arasında etnik ya da diğer herhangi bir nedenle siyasal veya hukuksal ayrım söz konusu değildir...

*****

İlkokulda okurken, Türk Bayrağı altında, “Türk’üm, Doğruyum, Çalışkanım, Yasam Küçükleri Korumak, Büyükleri Saymaktır” diye başlayan Öğrenci Andı’ nı okumaktan çok büyük gurur duyuyordum. Aynı duyguları şimdi de aynı heyecan ve gururla yaşıyorum. Kanaatimce “Öğrenci Andı” başka, bir ülkenin “Millî Marşı” başkadır; her ikisi de ayrı ayrı çok önemlidir ve biri diğerinin yerine geçmez.

ATATÜRK diyor ki:

“Türkiye Cumhuriyeti’ ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!”