Mehmet Özçelik:Okumuş olduğunuz tıbbi anı kitaplarından ilginizi en çok çeken hangisi olmuştur?

                FS: En çok hoşuma gideni Mihail Bulgakov'un Genç Bir Doktorun Anıları adlı kitabıdır. 1917'lerdeki Rus toplumunun sağlığa bakış açısını değerlendirmesi açısından oldukça ilgimi çekti. Şu cümle çok hoşuma gitmişti. Yazarın Horozlu Havlu adlı makalesinden cümleler: At üstünde ıssız köy yollarından hiç geçmemiş birine anlatacak bir şeyim yok; ne de olsa anlamayacak bununla ilgili anlatacaklarımı. Geçene de hatırlatmayı hiç istemem.

                Kısa keseceğim: Arabacıyla Graçkova şehriyle Muryevo Hastanesi arasındaki kırk verstlik yolu almamız tam yirmi dört saat sürdü. Hatta tuhaf denecek kadar tam. 16 Eylül 1917'de öğle saat ikide harika bir şehir olan Graçovka'nın sınırdaki son ambarın oradaydık. 1917'de yine aynı unutulmaz yılda, 17 Eylül günü ikiyi beş geçe Muryevo Hastanesi'nin bahçesindeki çiğnenmiş, solmuş ve eylül yağmurlarıyla yumuşamış otların üzerinde duruyordum. Şöyle bir halim vardı: Bacaklarım soğuktan uyuşmuştu; hem de öyle bir uyuşmuştu ki, insanın kaslarının taş kesildiği hastalık var mıydı, yoksa önceki gece Grabilovka'da rüyamda mı görmüştüm diye hatırlamaya çalışarak, bahçede aptal aptal ders kitaplarının sayfalarını çeviriyordum aklımdan. Hay aksi, Latincede ne deniyordu buna? Böyle kaslardan her biri diş ağrısını andıran bir ağrıyla dayanılmaz bir şekilde sancıyordu. Ayak parmaklarıma dair bir şey söylemenin lüzumu yok. Kımıldamıyorlardı zaten; öyle kütük gibi kaskatı, hareketsiz duruyorlardı çizmelerin içinde. Ödlekliğimin tavana vurduğu anlarda tıbba ve beş yıl önce üniversitenin rektörüne verdiğim başvuru dilekçesine fısır fısır lanet okuduğumu itiraf ediyorum. O sırada tepemde de elekten süzülür gibi bir yağmur yağıyordu. Paltom sünger gibi şişmişti. Sağ elimin parmaklarıyla bavulumun sapını tutmaya çalışıyordum, ama nafileydi. Sonunda da ıslak otların üzerine tükürüvermiştim. Parmaklarımın hiç bir şeyi tutamaz olmuş, her yanı enteresan tıp kitaplarındaki bilgilerle dolu olan aklıma hastalığın adı gelivermişti:Felç. Her nedense umutsuzlukla “Paralizi” dedim içimden.

                Mehmet Özçelik:Başınızdan geçen en ilginç bir olayı anlatır mısınız?

                FS:Hangisini anlatsam ki! Halkla iç içe olduğum için birçok enteresan olay yaşamışımdır. Dedim ya 20 yıla yakın muayenehanecilik yaptım. Birkaç yıl önce enteresan bir olay yaşamıştım; isterseniz onu anlatayım. Akşam hastanedeki işlerimi bitirdikten sonra hastaneden çıktım ve bahçedeki arabama doğru yürüyorum. Karanlık çökmek üzere. Arabama bindim ve tam çalıştıracağım sırada arabamın camını birisi tıklattı. Ben de o anda gerçekten korkmuş ve ürkmüştüm. Arabanın camını açtım; ellili yaşlarda bir insan “Selam, iyi akşamlar” dedi. “Buyurun, bir isteğiniz mi var?” diye sorduğumda heyecanlı heyecanlı şu cevabı vermişti: “Saatlerdir polikliniğin önünde sizi bekliyorum. Herkes gittikten sonra sizinle özel bir konuda görüşmek istedim.” “Buyurun, yanıma oturup öyle anlatın” dedim. Hastam başladı anlatmaya:”Seneler önce muayenehanenize gelmiştim. Param yoktu. Beni muayene ediniz, bir ay sonra muayene ücretini getireceğim demiştim. Siz de beni muayene edip reçete yazdınız. Çıkarken nüfus cüzdanımı rehin bırakmak istedim. Siz asla kabul etmediniz;ücreti getirmeseniz de hakkımı helal ediyorum demiştiniz. Elim dara düştü, parayı ancak şimdi tedarik edebildim. Şu parayı alır mısınız?”

                Hastam parayı uzattığında şaşırmıştım. Aradan bunca sene geçmiş. Tavtav olmuş, savsav olmuş. Şunu söyledim: “Kul hakkına bunca riayet eden bir insandan ben para alamam; hakkımı helal ediyorum.” Hastam itiraz etmişti: “Hayır, bu bir kul hakkıdır, vereceğim!” En son hastam şöyle bir teklifte bulundu. “Siz bu parayı almayacaksınız, o zaman bari bu akşam yemeğini beraber yesek!” Kabul ettim ve o akşam beraber yemek yiyerek helalleştik ve ayrılmış olduk.

                Mehmet Özçelik: Son olarak okurlarımıza bir mesajınız var mı?

                FS:Okurlarım beni her zaman yazmam konusunda teşvik etmişlerdir. Onlardan gelecek olumlu ya da olumsuz her türlü eleştiriye açığım. O eleştiriler daha iyiyi, mükemmeli yakalamamda birer rehber olacaktır. Hepsine sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

                Son söz: Her hasta başlı başına bir makale konusudur.

 

                                                                                                              Op dr fikret solak