MÖ:Mesleğiniz tıp doktorluğu. İş yerinizdeki arkadaşlarınızın yazdıklarınıza yaklaşımı nasıldır?

          FS:Meslektaşlarım da yazılarımı beğendiklerini sıkça ifade ederler. Bazen de "bizim sorunlarımızla da ilgili bir şeyler yazsan nasıl olur?" diye görüş belirtirler. Ben de şöyle cevaplarım: "Ben bir bordro mahkumuyum. Serde fincancının katırlarını ürkütmek de var. Yani bir tekme mi yiyeyim illa ki!"

          FS: Mehmet beyciğim, meselenin bam teli burası... Meslektaşlarım ve okurlarım sıklıkla şu soruyu sorarlar bana "Bunca işinin arasında bu kadar konuyu nereden bulup yazıyorsun?" Ben de şunu söylerim: "Bende olan malzeme kimde var? Poliklinikler birer insan gözleme laboratuvarıdır. Her insan

bir makale konusudur. Yeter ki o gözle bak, öyle bir gözlem geliştir. Çoğunlukla bir hastayla olan diyaloğumu öğle arasında bir yere yazarım ve sonra onu zenginleştirerek makale haline getiririm. Böyle yazılarım çoktur.  Mesela en beğendiğim yazılarımdan biri şudur: "Her şey aslına döner."  Bu başlıklı bir makalem vardır. Burada beni ölümle tehdit eden bir bayanı anlatıyorum.Ameliyat ettiğim bir hastamın ikinci eşi desem daha doğru olur. Yalova'ya yeni geldiğim yıllarda yakın köylerden bir hastaya prostat ameliyatı yapmıştım. Yarasının kapanması epey bir zaman almıştı. Bir gün vizitte hanımı benimle görüşmek istedi. Vizitten sonra koridorda yanıma yaklaştı ve hastasının durumunu sordu. Ben de teselli babında bir şeyler söyleyerek sabırlı olmasını tavsiye ettim. Hastamın eşi birden asabileşti ve yüzüme sert sert bakarak şöyle dedi." Sen benim kim olduğumu biliyor musun! Eşim bu hastaneden sağ çıkmazsa seni şu ellerimle boğarım. Ben sabıkalı biriyim. İlk eşimi öldürdüm ve 10 sene hapiste yattım. Düzelmezse kendini ölmüş bil!" Korkmuştum. "Galiba şaka yapıyorsunuz!" dedim.

"Hayır, gayet ciddiyim" diye cevap vermişti. Ben yürüyüp polikliniğe gittim. Akşam vizitinde eşi yanında yokken hastama bu durumu anlattım. Hastam eşi için gayet rahat bir tavırla ve beni de adeta yok sayarak sinkaflı bir küfür savurarak rahat olmamı söyledi. Sordum: "Gerçekten eşin ilk eşini öldürmüş mü?"  Hastam "Evet, ne yazık ki doğru!" demişti. Neyse uzatmayalım, hastam sağlığına kavuştu. O insanlarla daha sonra dostluk ilerledi; köye evlerine yemeğe davet edildim ve gittim. Bağlarına gittim. Ama sonunda her şey aslına dönüyor. O ikinci eşi miras yüzünden bu eşini de terk edip gitmişti.

          MÖ:Şimdiye kadar yazdıklarınızı bir kitapta toplamayı düşünüyor musunuz?

          FS:Mehmet beyciğim beni uzun zamandır tanıyorsunuz. Kibirden uzak bir insanım. Söylediklerim kendimi övmek için değildir. Okumaya meraklı biri olduğumu biliyorsunuz. Şimdiye kadar piyasaya çıkan tıbbi anı kitaplarının ulaşabildiklerimin tümünü okuduğumu söylesem herhalde abartmamış olurum. Okuduğum anı kitaplarından bazılarının isimlerini sizlerle paylaşmak isterim: Doktorun Biri, Doktorlar Nasıl Düşünür, Bir Tıp Gözlemcisinin Notları, Tıbbi Mucizeler, Madalyonun İçi, Anılar Portreler Tören, Büyüyünce Ne Olacaksın:Doktor, Genç Bir Doktorun Anıları, Bacak Arasından Türkiye... Bu tıbbi anı kitaplarında, özellikle yabancı olanlarında olaylar pek de sansüre uğramadan anlatılmakta... Ama yerli yayınlarda elbette toplumun kuralları gözetilerek belli kalıplar çerçevesinde ve hasta mahremiyeti de gözetilerek olaylar anlatılmakta... Ben de yazdıklarımı ileride bir kitapta toplamayı düşünüyorum.(Devam edecek.)

                                                                                                    op.dr.fikret solak