ABD, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren misyonerlerin yönlendirmeleriyle azınlık sorunlarına dolaylı olarak da müdahil olmaya başladı.

Nitekim misyonerlerin yönlendirmeleri sonucunda ABD konsoloslukları öncelikle Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları vilayetlerde açmayı tercih etti.

Böylece ilk konsolosluk 1886 yılında Sivas’ ta,

İkincisi 1896’ da Erzurum’ da,

Üçüncüsü de 1901 yılında Harput’ ta açıldı.

Bu durum ABD’ li misyonerlerin Amerikan dış siyaseti üzerinde ne kadar etkili olduklarını da gözler önüne sermektedir.

Misyonerlerin Ermenilerle yakın ilişki içerisinde bulunması, doğal olarak konsolosların da daha çok Ermenilerle ilişki kurmalarına neden olmuştu.

Nitekim ABD’ nin Sivas, Erzurum ve Harput konsolosları da Ermenilere ait evlere yerleşti, her üçünün de yakın çalışma arkadaşları daima Ermeniler oldu ve bölge hakkındaki her türlü bilgiye onlar vasıtasıyla ulaştılar.

Konsolosların resmî yazılarını Ermeni memurlar kaleme aldı, konsoloslar çoğu zaman bu yazıları incelemek gereği dahi duymaksızın onayladılar.

ABD’ li yetkililer çoğu zaman Ermeni memurlarını kendi vatandaşları gibi algılayarak suç işlemeleri halinde, Osmanlı Devlet’ nin hükümranlık haklarını hiçe sayarak onları korudular.

Sonuç olarak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Amerikalılar Osmanlı Devleti’ ndeki azınlık sorunlarına karşı daha duyarlı hale geldi; böylece Girit, Bulgar ve özellikle Ermeni sorunu, ABD Hükûmeti’ nin en çok ilgilendiği konular arasında yer almaya başladı.

Osmanlı Hükûmeti’ nin XIX. yüzyıl sonlarında Anadolu’ nun çeşitli yerlerinde ortaya çıkan Ermeni isyanlarını bastırmaya çalışması, Amerika’ ya yerleşmiş Ermeni çevrelerince, “taassup içindeki Türkler’ in” masum Ermenileri topluca öldürdükleri şeklinde yansıtıldı.

Bu durum ABD’ de Türkiye aleyhtarı görüşlerin kuvvetlenmesine ve Osmanlı- ABD ilişkilerinde bir kriz döneminin yaşanmasına neden oldu. Aynı dönemde ABD’ li misyonerler de isyancı Ermenilere siyasi destek sağlamak amacıyla Türk karşıtı propaganda faaliyetlerine katılarak ABD’ de “Korkunç Türk” imajının yerleşmesine neden oldular.

Bunları yazmamın nedeni,  sözde soykırım konusunun sadece 1915 yılı Tehcir olayı ile ilgisi olmadığıdır.

Toplumumuz genelde okumadığı, bilmediği bir konuyu araştırıp incelemediği için de, olaylara sadece hamaset dili ve söylemiyle yaklaşmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ nin yurt içi ve yurt dışındaki tüm yöneticilerinin Türk tarihini çok iyi bildiklerini ve tüm kararlarında tarihî gerçekleri göz önüne alarak karar verdiklerini düşünmek istiyorum. Devletlerarası ilişkilerde ve ülkenin jeopolitik ve jeostratejik hedef ve amaçlarının değerlendirilmesinin günlük değil, uzun vadeli millî hedefleri ele geçirecek şekilde değerlendirilip düzenlenmesi tabidir.

BAZI KAYNAKLAR:

Adnan Odabaş, Dikkat Misyoner Geliyor,

Ergün Poyraz, Misyonerler Arasında Altı Ay,

Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk- Amerikan Münasebetleri,

Fatih Gencer, Amerikan Yakın Doğu Yardım Komitesi,

Oğuz Akyüz, Misyonerlerin Faaliyetleri ve Propaganda Teknikleri.

Seçil Akgün, Amerikalı Misyonerin Anadolu’ ya Bakışları,

Vahdettin Engin, II. Abdülhamit ve Dış Politika.

 Gelecek yazı: Türkçe Ferman ve Önemi