Pax Romana, yani “Roma Barışı” olarak tanımlanan bu terim, M.Ö.27’ de güçlü AugustusCaesar’ ın tahta çıkışıyla Roma’ nın bir Cumhuriyet olmaktan çıkıp imparatorluğa dönüşmesi ile M.S.180 yılında MarcusAurelius’ un ölümüne kadar olan 200 yıllık dönemi tanımlar.
Bu dönemde Roma silâhlarının korkusu, imparatorluğa ağırlık ve saygınlık kazandırıyordu. Barışı korumak için sürekli savaş hazırlığında olmak zorundaydılar; tutumlarında adalet ağır bastığından, hâkimiyetleri altındaki toplumlara kendilerinin bu silâhlardan korkmalarının gerekmediği söyleniyordu.
Julius Caesar’ ın evlâtlık oğlu ve mirasçısı C. Octavian, M.Ö.27 yılındaAugustusCaesar oldu ve böylece, unvan olarak değilse de, Roma’ nınilk imparatoru olarak tahta çıktı. 
Augustus’ un gücü son derece mutlaktı ve Roma yaşam tarzının her yönünü kapsıyordu.
Ama Augustus aynı zamanda akıllı bir politikacıydı ve zengin politik sınıfı kontrol altında tutmak için temsilci yönetim görüntüsünün korunması gerektiğinin de farkındaydı.
Dolayısıyla, Augustus senatoyu kaldırmadı ama bütün düşmanlarını senatodan uzaklaştırdı ve sadece kendi atadığı senatörleri bıraktı.
Bunun üzerine senato Augustus’ a bağlılık yemini etti ve hayatı boyunca hükümdarlık yetkisini ona verdi.
Kırk yıl boyunca oturduğu iktidar koltuğundan Augustus’ u ayırabilecek tek şey ölümdü.
Tarihçi Steven Kreis, 
“ Augustus imparatorluğu kurtardı ama uzun vadede temsilci kurumların ölümünü ilân etti. Augustus bu kurumları ortadan kaldırmadı ama hepsini tek bir kişiye bağladı; kendisine… Konsül, hükümdar, başrahip ve baş sansürcü oydu. Kişisel prestijle(saygınlıkla) yönetiyordu: Hem princeps (eşitler arasında baş vatandaş) ve paterpatrie ( ülkenin babası) oydu. Mutlak hükümdar, kral, imparator oydu ve iradesi mutlaktı.” der.
Dolayısıyla, cumhuriyetçi yapı daha önceki gibi devam etti ama tarihçi Edward Gibbon’ un açıkladığı gibi, insanları temsil etmek yerine, senato artık doğrudan doğruya Caesar’ a karşı sorumluydu.
Tahmin edileceği gibi, daha sonradan gelen ve Augustus’ un becerilerine ve zekâsına sahip olmayan diğer imparatorlar, eşsiz güçlerini kötüye kullanarak imparatorluğun sonunu getirdiler.
İmparatorluğu korumak için vazgeçilen tek ideal demokrasi değildi; özgürlük de payını aldı.
Antonia Juhasz, “ Bush’ un Ajandası- Dünyanın Ekonomik İstilâsı” adlı eserinde Pax Romana’ yı şöyle tanımlıyor:
“ Pax Romana’ nın taraftarları, başlangıçta imparatorluğun kurulması için gerekli zulme aldırmadılar. Augustus’ un döneminde, onun buyruğu altına girmek istemeyenlere uygulanan zalimce eylemlere de aldırmadılar. İmparatorluğun diğer dönemlerinden daha ender görülse de, isyanlar oluyordu ama zalimce bastırılıyordu.”
Pax Romana nasıl ki bir Romalılaştırma dönemiyse, günümüzde ABD’ de Pax Romana’ dan esinlenerek PaxAmericanamodelini özleyen ya da benimseyen görüşler var.
Yeni ülkeleri kendi topraklarına katmak konusunu pek açmasalar da, küreselleşme çağında, politik ve ekonomik ele geçirme artık tam ölçekli emperyalist yıkımları gerektirmiyor.