Sabahın o erken ve ayazlı saatinde arabamın camlarındaki buzları kazıyıp tam direksiyona geçmiş ve birkaç metre gitmiştim ki camıma vuran bir el sesi ile durmuştum.  Acelem vardı, zira ameliyat günümdü. Camı açtığımda kanun sanatçısı kadim dost Rıdvan bey gülümsüyordu. ''Hocam Tuğçe Pala konseri var, gelmek ister misiniz? Gelmek isterseniz bilet getireyim.'' Ve yerini ve tarihini bildiriyordu. ''Tuğçe'yi bilir misiniz? Ekibi ile gelecek.''

            Tebessüm ediyordum... ''TRT Müzik Kanalı'nı hiç kaçırmam. Aşikar adlı programı sunan sanatçı hani, değil mi?''

            ''Aynen!''

            ''Bana 4 bilet ayırabilirsiniz'' diyordum ve birkaç gün sonra polikliniğe getiriyordu.. ''Ama geçen yılki porogramdaki gibi köşenizde yazarsanız memnun oluruz'' diyordu.

            ''Memnuniyetle'' dediğimde sevindiğini görüyordum. Ve konser günü RDKM'deki yerimizi alıyorduk. Program başlıyor ve koro şefi kadim dost Suat Hoca siyah pantolonunun üzerine giydiği o beyaz ceketi ile seyircileri selamlıyordu. ''Hani malumunuz şu pandemi hesapları altüst etti. Bu programa çalışırken içimdehep bir korku vardı. 'Ya hastalanırsam, bütün emekler boşa gider diye'... Ama şef ben değilim, şef bu beyaz ceket. Bu çıkar sahneye diyordum'' şeklindeki tatlı ve veciz esprileri sıralıyordu.

            Kendisi birkaç yıl önce de benzer bir espri yapmıştı. Galiba siyah bir ceket ile sunuş konuşmasını yaptıktan sonra sahneden ayrılırken şöyle diyordu: ''Şimdi gidip şefi davet edeyim!'' Ve biraz sonra kendisi beyaz ceket ile sahneye geldiğinde ceketini işaret ediyordu: ''Şef bu işte!''

            Ve Neşe-i Muhabbet Korosu sahneye çıkıyor, biribirinden güzel türkü ve şarkılarla seyircinin gönlünde samyeli rüzgarları estiriliyor. Suat Hoca bir fıkra anlatıyor o arada... ''Adamın biri korkuyu hiçyenemiyormuş. Herşeyden korkuyor. Birgün psikiyatriste gidiyor. Doktor soruyor. 'Şikayetiniz nedir?' Bizimki anlatıyor... 'Yatağa yattığımda korkudan sanıyorum ki karyolanın altında birisi var. Karyolanın altına yattığımda da sanıyorum ki üstte birisi var! Bana yardım edin!' Tamam diyor doktor, ama iki bin liranızı alırım. Neyse tedavi seansları için randevu veriyor, ama aylar geçiyor, hasta gelmiyor. Birgün sokakta hastasına rastladığında neden gelmediğini soruyor merakla. Hasta 'ben' diyor, meyhaneye gittim. Bir süre sonra garsonla samimi olduk. Korkularımı ona da anlattığımda garson 'kolayı var, kesersin karyolanın ayaklarını olur biter' dedi diye anlatıyor hasta...'' Kahkaha tufanı esiyor salonda o anda...

            Neşe-i Muhabbet Korosu o uyumlu ses topluluğu ile ''Madem ki gidiyorsun bırakıp burda beni'' şarkısı ile başlayıp ''Gönül penceresinden ansızın baskıp geçti'' ile bitirdiğinde salondan gereken alkışı alıyor. Programın ikinci bölümünde Türk Sanat Müziği sanatçısı Tuğçe Pala'yı sahneye davet ediyor Suat Hoca. Ben de TRT'den sanatçıyı takip ettiğimden bu anons çok hoşuma gidiyor. Müziğin sihirli bir gücü olduğuna ve sinir sistemini rahatlatıcı etkiye sahip olduğuna her zaman inanmışımdır. Dost meclislerinde hep şunu söylerim:  ''Ah güzel bir sesim olsaydı ve bir müzik aletini çalabilseydim!'' Hele de piyanoyu sihirli bir kutu olarak görürüm ve ruhumda bir samyeli rüzgarı eser o an...

            Tuğçe o güzel sesiyle ''Yalan değil olmayacak unutmak'' şarkısı ile başlıyor. Aşikar programının sanatçısı ''Aldattın beni seviyorum diye'', ''Bir ateşim külüm yok,dumanım yok'', ''Söyleyemem dedimi'' ve ''Gittiğinde ağladım'' şarkılarını seslendiriyor ve alkış tufanı kopuyor.

            Sahneye kurulan iki mavi koltukta kısa bir söyleşi yapıyor sanatçı ile Suat Hoca...''Müziğe nasıl başladınız'' sorusuna sanatçı cevap veriyor: ''Asker çocuğuyum. Babam Malatya'da görev yaparken 10 yaşlarında şarkı söylemeye başladım. Devlet Konservatuvarı'ndan mezun oldum. TRT'de Aşikar Programı'nı yapmaktayım'' diye cevaplıyor alçakgönüllülükle...Hele de çok sevdiğim o şarkıyı duygulu sesi ile söylediğinde mutlu oluyorum... ''Hiçbir şeyde gözüm yok...'' Ya o şarkıya ne demeli!...Duygu katarak söylediğinde bir başka oluyor... ''Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu.''

            Suat Hoca sanatçıyı dinlendirmek istiyor ve o güzel ''Kekeme'' fıkrasını anlatıyor...

            ''Ömür diyorlar buna, Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim, Uzun yıllar bekledim hakikat oldu rüya ve Bir sevda geldi başıma'' şarkıları ile program devam ettiğinde seyirciler adeta mest oluyor.

            Bir sürpriz bekliyormuş meğer bizi... Suat Hoca sazı alıyor ve beraberce iki türkü okuyorlar, düet gibi...''Keklik dağlarda çağıldar ve Yeşil ördek gibi daldım göllere...'' Ya ''Deli gönül'' söylendiğinde oluşan coşkuya ne demeli!

            ''Beyaz ceketli şef'' her güzelliğin bir sonu olduğunu hatırlatarak sanatçıya çiçek takdim ettiğinde alkış tufanı salonu inletiyor.

            Bilmem ki bir konseri yazmayı becerebildim mi! Sürç-i lisan eylediysek affola!...