Bazı batılı ülkeler,  Türkler’ i Anadolu’ dan  kovmak, ya da en aşağı Anadolu’da Türkler’ i etkisiz hale getirmek ve her şeyin üstünde Doğu Anadolu’da çıkarlarına en uygun yapay devletler oluşturmak için büyük  çaba içindedir. Oysa aksi tüm iddialara rağmen Anadolu, tarih boyunca bir Türk vatanıydı.

Anadolu’nun her yerinde, özellikle Doğu Anadolu’da bulunan kaya üstü ve mağara resimleri, yazı elemanlarını içeren kaya resimleri ( petroglifler), yazıya geçişi gösteren kaya resimleri ve nihayet yazıtlar bu fikri doğrulamaktadır.

Araştırmacı- Tarihçi merhum Kâzım Mirşan’ın, okuyup kayda aldığı bazı buluntular şunlardır:

ÇİLGİRİ YAZITI:Doğu Anadolu’da, Ön- Türk dil ve düşüncesi hakkında geniş bilgi veren, ilk Ön- Türk yazıtıdır. İlk ve en eski olması nedeniyle bütün Anadolu uygarlık tarihinin en eski yazıtı dememiz mümkündür. 45 santimetre çapında, mermer bir silindirdir. Ortasındaki haç ve kenarındaki çok sonraları kazınmış olan Ermenice yazı nedeniyle Ermeni Mezar Taşı sanılmıştır. Kâzım Mirşan, Ermenice yazıların sonradan kazınmış olduğunu belirlemiş, Ön- Türkler’e ait damga ve yazıları çözmüştür. İçeriği tam olarak anlaşılamadan, sadece üzerindeki yazılar sebebiyle Van Müzesi’nin bahçesinde açık havada tutulurken, önemi kavrandıktan sonra, kapalı alana alınmıştır.

TİR-İ-ŞİN YAZITI: Tir-i-şin Yaylası’nın 8 km. kuzey doğusundaki Tahtı Melik Zirvesi’nde ele geçen petroglif (yazı elemanı içeren kaya resmi) , M.Ö. 6 000’lere tarihlenmektedir. Mirşan’ın açıklamasına göre, petroglifin içeriği, “Mukaddesata erişen, ölen kişinin GÖKTE ASILI KALMASI...”, yani tekrar doğmak üzere cennette yer alması, demektir. Bu da, M.Ö. 6 000’lerde, Ön- Türkler’in tek tanrı inancına sahip olduklarının ifadesidir.

 BAŞET PETROGLİFİ: 3720 metre yükseklikteki Başet Dağı’nda bulunmuştur. M.Ö. 4 000’lere tarihlenmektedir. Bu petroglifle, damgaların, satır, dizi halinde sıralandığı, düşüncenin düzen kavramına vardığı seçici olduğu bir döneme girilmiştir. Kâzım Mirşan, petroglifin içeriğini şöyle açıklamaktadır : “Kutsal majestelerinin günahsız ruhlarının toplandığı yere uçuşu…” Burada, ruhların toplandığı yer, ileriki yıllarda, cennet kavramına dönüşmüştür.

CUNNİ MAĞARASI YAZITLARI: Erzurum -Karayazı İlçesi Salyamaç Köyü yakınlarındadır. Mağara duvarlarına işlenmiş olan yazılar, Ön- Türkler’in Doğu Anadolu yaylasından Anadolu içlerine doğru ilerlemiş olduklarını göstermektedir. Bu mağara yazıtlarını Prof. Dr. Hâmit Zübeyir Koşay bulmuş, yazıtların tamamını Kâzım Mirşan okumuştur.  Mirşan’a göre, M.Ö. 3 000’lere tarihlenen Cunni Mağarası, bir ATEŞ EVİ’dir. Yazıtlardan Cunni Mağarası’nda Kral ISUB-ÖG’ün gömülü olduğu anlaşılmaktadır. Tabii, gömülü olan kralın külleridir. Yine Mirşan’a göre, buradaki bazı yazıtlar, hiyerogliften önce hiç sözü edilmeyen Mısır yazısına aittir. Ve bu yazı, Türkistan’ dan Mısır’a gitmiş olan Ön- Türkler’e ait damgalardan oluşmaktadır.

 TRABZON YAZITLARI: Kâzım Mirşan, Trabzon’daki bir mağarada bulduğu Ön- Türkler’e ait bir yazıdan, kentin eski adının OY-ONUL olduğunu, bu ismin “Başarı inancı” anlamına geldiğini ileri sürmektedir. Mirşan, aynı yerde bulunan ikinci bir yazıyı da UW-ON ONULUS UQUS olarak okumuştur. Ona göre bu yazının anlamı da, “ Tanrıyla özdeşleşme” demektir.

Buraya küçük bir not düşelim. 2005 yılı Nisan ayı içinde İstanbul Teknik Üniversitesi’ nde konferans veren Avusturyalı yazar ve belgesel film yapımcısı Prof. Dr. ErichFeigl, konuşmasını söyle bitirmiştidi: “Thisland is yours. Youdidn’tsettle in Anatolia afterthe Battle of Malazgirt. Archeologicalfindings at Catalhoyukprovethatyouhavebeen here formorethan 10,000 years.”

Türkçesi: “Bu topraklar size ait. Sizler Anadolu’ya Malazgirt zaferiyle yerleşmediniz. Çatalhöyük’teki arkeolojik bulgular, sizlerin 10.000 yıldan uzun süredir burada bulunduğunuzu kanıtlamaktadır.” (Tufan Türenç, Hürriyet, 22 Nisan 2005)s

DEVAM EDECEK