Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Malumunuz olduğu üzere İşgalci İsrail Filistin toprakları üzerinde ütopik bir beklentiyle ‘Arz-ı Mev’ûd’ denilen bir senaryoyu diriltmenin peşinde. Arz-ı Mev’ûd denilen bu kavram, güya Yahudî ırkına Yüce Yaratıcının bir vaadi, onların seçkin ırk olmalarının karşılığında bir ikramı gibi safsata ile dolu hezeyanları barındıran bir anlayıştır. Bu dünyada yaşamanın bir gayesi vardır: Bu gaye bizim Yunus Emremiz’in tarihin akışına not düşen veciz ifadesiyle; ‘Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek’ şeklinde özetlenebilir. Bu dünya hayatı bizden öncekilere kalmadığı gibi, bizden sonrakilere de kalıcı değildir. Herkes fert veya toplumsal bazda yapıp ettiğini görecek, yani ektiğini biçecektir. Hayatın temel felsefesi olan şu üç beş cümlelik özetin anlaşılması, insanların ve milletlerin kurtuluşu adına mühim bir reçetedir. Dünyayı yönetmeye talip Siyonizm aklı, üstteki reçeteyi anlamak ve algılamaktan bir hayli uzaktır. En temelinde Siyonist Yahudi kendini seçkin ve üstün ırk olarak nitelemekte, anası Yahudi olmayan hiç kimseyi kendi yanında insan olarak bile görmemekte; hatta Afrikalı olup, ta ezelden Musevi olan siyah renkli insanları dahi kendi din ve ırkından saymamaktadır. Durum böyle olunca, Siyonist Yahudi aklı dünyayı kasıp kavurmayı kendine dini bir ritüel olarak kabul etmektedir. Onlar için kendi arzu ve emellerine ulaşmak yolunda her türlü tavır makbul görülürken;  bu çalışmada kendilerine ayak bağı olan kendi kutsal metinlerini tahrif etmek ve dahi akıl, izan ve insaf sahibi Yahudileri de bertaraf etmek kendilerince kutsal sayılan dünya egemenliğine yürüyüşteki sığ anlayışlarına izafe edilebilir. Musa, Zekeriyya, Yahya ve İsa aleyhis-selamlara yapılan hakaret ve katliamlar bu anlayışı izah eden acı dolu örneklerden sayılabilir. Bu Siyonist Akıl tarih boyunca hep dışlanmış, başka barbar kavimlerce işgale uğramıştır. Firavun’un, Asur ve Babiller’in ve son olarak da Nazi Almanya’sının Yahudi soykırımı, hiç de masum ve mazlum olmayan Siyonist Yahudiler için uygulanmıştır. Tarih Yahudilerin göçlerine şahittir. Avrupa Haçlıları Yahudileri gemilere bindirerek ilkelerinden kovmuş, İspanya açıklarında gemilerde aç ve susuz biçare kalan bu azgın gürûha Müslüman Osmanlı merhamet kanatları altında yer açmıştır. Ancak insanlık tarihinin yazıldığı günden bu yana bu sinsi anlayış, girdikleri her yeri ifsat etme düşüncesi, ‘Önüme çıkanı ezer geçerim.’ vari akıl tutulması her dönem olduğu gibi Siyonist Yahudiler’de yeniden depreşmiş, azgın ve kuduruk tavırlar ile salyalı bir saldırı harekatından vazgeçememişlerdir. Bizler Müslümanız. Adalet bizim temel prensibimizdir. Kimseye bir diğerinin günahını yüklemeyiz. Masum ve tarafsız Yahudilere hiçbir sözümüz yoktur. Onlara dünya tarihine altın harflerle kazınacak misafirperverliği ecdadımız Osmanlının yaptığı gibi biz de yeri ve zamanı gelince yaparız. Ancak son bir defa daha Siyonist Yahudi anlayışına söyleyecek birkaç sözümüz var:

Ey Siyonist Yahudi ve onun uşaklığını yapan İsrail!

Sen dünya hayatının ne için yaşandığını hiç düşünmez misin?

Firavun’u, Asurluları, Babillileri, Ortaçağ İspanya’sını, Nazi Almanlarını tanır ve bilir misin? Onların sana yaptıklarından hiç ibret almaz mısın?

Ecdadımız Osmanlı’nın sana açtığı kucağı hatırlar mısın? Peki sana açılan bu kucağa karşı yaptığın nankörlük sebebiyle tarihin en masum Padişahı’na ‘Kızıl Sultan’ diye attığın iftira? Bu iftira ve tavırlarınla neden nankörlüğü tercih eder ve neden bu nankörce tavırlarına bir son vermezsin?

Sen sadece sopadan mı anlarsın? ‘Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.’ diyen atalarımızın bu sözüne şimdilik uymadık diye, bir Selahaddin-i Eyyûbi’nin gelip seni sığaya çekmeyeceğini mi zannedersin?

Uyutmak istediğin bu Müslüman camiaa şeker krizine tutulmuş bir hasta gibi hafif uykulu görünebilir. Ama inan ki, hiçbir Müslüman adaletin kendi eliyle tecelli etmesinden daha büyük bir bahtiyarlık yaşamaz. O da kendisini Yaradan gibi, mühlet verir ancak ihmal etmez. Rabbimizden öğrendiğimiz şey; O’nun Kahhâr, Cebbâr, Azîzün Züntikâm gibi isimlerinin var olduğudur. O’nun mübarek isimlerinin hürmetine biz Müslümanların da işlerini yaparken Bu isimlere sığındığımız mutlaktır. İntikam sahibi olan Yüce Allah’ın intikamını bazen kulları eliyle aldığına iman ederiz biz. İnanıyoruz ki; zallimin zulmü ilâ nihaye devam edici değildir. Belki Bu metni okuyan, dinleyen, duyan veya halisane dua eden bir kardeşimizin öncülüğünde bu zulüm nihayete erecektir inşallah. Ayrıca Hükümetimizin İslami duygu ve düşüncelerini bilmekteyiz. Müslüman coğrafyaya yaptığı hizmetlere şahidiz ve takdir etmekteyiz. Ve dahi bundan böyle Filistinli kardeşlerimiz ve İslam coğrafyasının kanayan yaralarına her zamankinden daha fazla ve dahi daha hassas olarak el uzatmasını; İsrail’e karşı yapılacak her türlü, ambargo da dahil yaptırımları uygulamasını hükümetimizden beklemekteyiz. ‘One Minute’ diyerek İsrail’in kara propagandasını bertaraf eden Cumhurbaşkanımızın ‘Bana ne İsrail’den’ diyeceği günlerin yakın olduğunu düşünmekteyiz. Bu konuda en büyük destekçisi ve duayeni olarak bizleri yanlarında göreceklerdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Aziz Filistin Halkı! Sizler yeryüzünün tanıdığı en dirayetli insan topluluğusunuz. Ölümü bayram buluşmasına döndüren, matemi sabırla karşılayan, ‘Bir kaşık suda boğulurlar.’ diyenlere inat, Rahmani yardım ile iman kalenizi güçlendiren ‘Ashab-ı Uhdûd’un, bugün içinde bulunduğumuz 10 Muharrem gününde Kerbela’da şehit düşen Hz. Hüseyin’in kardeşlerisiniz. Müslüman olarak nâçâr olmayı kendine kader sayan insanların yaşadığı şu yüz yılda, talihsiz bir çağda geldiniz. Şeref ve haysiyetinizi ayaklar altına aldırmadınız. İftihar sebebimiz, Müslümanların yüz akı oldunuz. Bir kötülüğü eliyle düzeltememenin verdiği ızdırap ile sizleri selamlıyor, fakat en alt seviyedeki imani duruş ile de olsa kalbimizden size bu zulmü uygulayan insan müsveddelerine buğz ediyoruz. Selam size, gözü yaşlı anne ve çocuklara, şehitlerimize, üstünde atalet toprağı serpilmiş Müslüman kardeşlerimize olsun.”

Editör: TE Bilişim