Atatürk, Yalova’ya 17 kez günübirlik olarak gelmiş ve ayı gün ayrılmış, 27 kez gelişinde ise toplam 313 gün 270 gece Yalova’da kalmıştır. Son gelişi 22 Ocak 1938 ayrıldığı tarih ise 1 Şubat 1938 dir. Bu süre içersinde yeni işletmeye alınan Termal otelde kalmış, hastalığına teşhis konulmuş 10 gün tedavi uygulanmıştır.

1 Şubat 1938 tarihinde Yalova’dan son kez ayrılışı nedense bana hep hüzün vermektedir. Bundan daha hüzün verici olay ise ayrılmadan bir gün önce 31 Ocak 1938 Pazartesi günü saat 17.00’de Baltacı Çiftliği’ne gitti. Kısa bir incelemeden sonra Dereağzı iskelesinde beklemekte olan Acar Motoru’na binerek sahilden Yalova’ya son kez bir göz attı. Eserini denizden bir kere daha seyretti. Zaten hatırlanacağı gibi ilk gelişi de 19 Ağustos 1929 tarihinde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü sahilindeki çınar ağacının cazibesine kapılarak sahile çıkmış ve gölgesinde dinlenmişti. Daha sonra buraya Yürüyen Köşk yapılmıştı.

Atatürk’ün yazlık başkent yaptığı ve daha çok yaz aylarında geldiği Yalova’da çok önemli olaylar gerçekleşti. Burada tüm yurdu ilgilendiren olaylardan ziyade ben daha çok Yalova’yı ilgilendiren olaylara ve projelere dikkat çekmek istiyorum. Aslında Yalova’da uygulanan projeler de tüm yurdumuza örneklik etmesi amacıyla uygulamaya konmuş projelerdir. Bu projelere daha ileriki tarihlerde geniş yer vermeye çalışacağım şimdi çok kısa olarak değinmek istiyorum.

YALOVA GELECEĞİN SU ŞEHRİ OLACAKTIR.

Atatürk’ün söylediği bu söz Yalova’nın ve ülkenin geleceğini çok yakından ilgilendirmektedir. Bundan şunu anlamaktayız; Yalova Termal’de bulunan jeotermal suların ve ormanla denizin kucaklaştığı uzun sahil şeridini birlikte değerlendirmeliyiz. Buradan Yalova’nın en önemli özelliğinin sağlık turizmine çok uygun olduğuna  işaret edildiğini anlamalıyız.

Ancak biz  2000 yıllık tarihi geçmişi olan Termal Kaplıcaları’nın altındaki jeotermel su rezervinin miktarını bile araştırıp öğrenememişken ezbere nasıl bir turizm planı yapacağız. Kaplıcalarla deniz sahilinin bize sunduğu imkanları görmezden gelirken Yalova’yı nasıl bir su şehri yapacağız. Atatürk’ün 1 Şubat 1938 tarihinde bizi bıraktığı yerde duruyoruz. Bir adım bile atmadığımız gibi bize bu hedeften uzaklaştıracak o kadar çok yanlış planlamalar yapmışız ki. Bu arada yapılan bir ön çalışma olduğunu duymuştum. Termal ve çevresinde Kadıköy, Akköy, Koruköy çevrelerinde ümitvar ipuçlarına rastlandığını ancak kesin bilgilerin sondaj çalışmaları sonucunda belli olacağı yolunda haberler var. Ancak yüksek maliyet ve zaman alması dolayısıyla bu çalışmalara başlanmadı…

BALTACI VE MİLLET

Şu iki çiftlik meselesi üzerinde kitaplar yazılacak başlı başına önemli iki konudur. Baltacı ve Millet Çiftlikleri. Atatürk kendi parasıyla satın aldı. Örnek çiftlikler kurdu, sonrada millete bağışladı. Bu iki çiftlikle beraber yurdun değişik yerlerinde de aynı çalışmayı yaptı. Silifke ve Ceylanpınar bu konuya iki çarpıcı örnektir. Ülke tarımı için sıçrama noktası olabilecek bir çalışma.

O yıllarda Yalova’daki Baltacı Çiftliği’nden İstanbul’a pastörize süt, peynir, tereyağ, yumurta  gönderiliyor. Çevre üreticilere damızlık çeşitler veriliyor. Üreticilere eğitimler veriliyordu.

Baltacı Çiftliğini darmadağın ettik. Bir kısmını üniversiteye tahsis ettik. Bir kısmını çiçek üreticilerine verdik. Toprağı bırakıp saksıda bitki üretiyorlar.  Çiftlikköy’deki Çiçekçilik OSB arazisi ise boş duruyor. Etrafına şimdi sanayi tesisleri kurulmaya başlandı. Millet Çiftliği’de aynı kaderi paylaşıyor. Dünyanın dikkatle takip ettiği bu tarımsal ARGE kuruluşumuzun arazisini ilgisi olmayan amaçlara hizmet edecek şekilde tahsis edip parçalayıp küçültüyoruz.

Her iki çiftlik arazisi içinde kapsamlı birer yazı hazırlıyorum. Çiftlikler, Yalova’nın değerlendiremediği çok önemli değerlerdir.

Atatürk,  Acar motoruyla Yalova sahillerindeki veda turunda eminim ki çok mutluydu. Yalova ve ülke için çok güzel eserler bırakmıştı. Ruhun şad olsun Atam.

Atatürk ve Yalova konusunda en kapsamlı çalışmayı araştırmacı yazar Ahmet Akyol yaptı. Yüzlerce kaynaktan yararlanarak ve o günlerde çıkan günlük gazeteleri arşivlerinden tek tek tarayarak çalışmalarını ATATÜRK VE YALOVA  isimli kitabında topladı. 2. Baskısı 2005 yılında yayınlanan kitapta araştırmacılara çok geniş bir kaynakça sunmaktadır. Sayın Akyol’a bu çalışması için çok teşekkür ediyorum. Bu yazının önemli bir bölümü Sayın Akyol’un bu kitabından alıntı yapılarak hazırlanmıştır.