Sevgili okurlarım. İslam tarihinde bir Kadı Şureyh vardır. Adalet timsali Hz. Ömer tarafından bu makama tayin edilmiştir. Uzun yıllar Kadılık yapan Şureyh’in göz yaşartıcı nice adil hükümleri vardır. Mesela bunlardan biri de Hz. Ali’nin zırh davasıdır. Hz. Ali, Sıffin harbinde bir zırhını kaybetmişti. Savaş dönüşü zırhını bir Yahudi de görünce, “Bu zırh benimdir, bu zırhı ben ne birine hediye ettim ne de sattım, bana ver!” dedi. Bunun üzerine Yahudi zırhın kendisine ait olduğunu öne sürerek vermedi. O yıllar Hz. Ali’nin hilafet yıllarıydı. Dava Kadı Şureyh’e intikal etti. Kadı, Hz. Ali’ye sordu, “Ey Emiru’l Mü’minin zırhın sana ait olduğunu gösteren bir delilin var mı?” Hz. Ali, “Evet, oğlum Hasan ile azadlı kölem Kanber, zırhın benim olduğuna şahitlik ederler.” Kadı Şureyh, “Oğlun baba hakkındaki şahadeti yani şahitliği kabul değildir!” dedi. Hz. Ali hayretle sordu, “Cennetli olan bir kimsenin şahitliği nasıl kabul olmuyor? Ben sevgili peygamberimizden duydum, Hasan’la Hüseyin ehl-i cennetin gençleridir buyurduğunu işittim.” Bunun üzerine Kadı Şureyh, hal ne olursa olsun kanunun çizdiği yoldan kıl kadar ayrılmıyor, başka şahit istiyordu. Aslında Hz. Ali’nin haksız bir davada bulunabileceği kimsenin hatırına gelmez. Sevgili peygamberimizin torununun da isterse babası için olsun, bilmediği bir şeyi söyleyeceğini hiç kimse düşünmez. Ama ne var ki İslam kanunu bu mevzuda istisna tanımıyordu. Allah hiç kimseyi adaletten ayırmasın. Amin.