21 Ağustos 1929 günü Yalova’ ya gelmekte olan Atatürk, Ertuğrul Yatı sahile yanaşırken, muhteşem görünümlü bir çınar ağacı dikkatini çeker. Yatı durdurup, sandalla kıyıya çıkar. Ağacın görünümüne hayran kalmıştır. Yanındaki görevlilere, bu ağacın civarına gölgesinde dinlenmek için küçük bir kulübe, ya da dinlenme mekânı yapmaları talimatını verir. Sonra tekrar yatına dönerek günlük programına devam eder.

Millet Çiftliği’ nde, deniz kenarındaki muhteşem görünüşlü tarihî çınarın yanına hemen iki katlı küçük bir köşk yapımına başlanır. 13 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ nde, “Gazi Hazretleri’ nin Yalova Millet Çiftliği’ nde inşa edilen köşkü ikmal edilmiştir” şeklinde konuyla ilgili haber yer almaktadır. Bu habere göre köşk, Atatürk’ ün yapılsın dediği 21 Ağustos 1929 tarihinden 22 gün sonra tamamlanmıştır.

Ancak, dönemin Çiftlik Müdürü Sayın Necati Turgay’ ın yeni elde edilen anılarında, 1930 yılı Ağustos ayı başında köşkün yapımının henüz tamamlanmadığı belirtilmektedir.

Yine Sayın Necati Turgay, özellikle tekrarlıyorum, yeni elde edilen anılarında köşkün kaydırılmasının kimin önerisiyle olduğunu, ayrıntılarıyla belirtmektedir. Bilinenin dışında olan bu bilgilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Ancak benim burada belirtmek istediğim olay, çok farklı…

Atatürk, Yalova’ da, “doğayı olduğu gibi koruyun” mesajı vermeye çalışmıştır!

Bu mesajın Yalova’ da doğru olarak anlaşıldığı ve benimsendiği kanaatinde değilim!

Buna örnek olarak Atatürk’ün milletine vasiyet ve emanet ettiği Millet Çiftliği (günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü)ile Baltacı Çiftliği (günümüzde TİGEM’ e bağlı Atatürk Tarım İşletmesi iken özelleştirilen ) arazilerinin betonlaşmaya nasıl açıldığını gösterebilirim.

Termal’ de TBMM tesisleri yapılırken, pek çok ağacın nasıl kesildiğini, dönemin televizyon kanalları haber bile yaptılar.

Yalova’ da, Atatürk’ün vermek istediği mesaj doğru anlaşılmışsa, o muhteşem görünüşlü çınar ağacının, köşkün yürütülmesine neden olan dalı nerede? O dal olmadan, köşkün yürütülmesinin öne çıkarılmasının ne anlamı var?

Buna rağmen, belediyede her görev değişikliğinden sonra, (birbirleri arasında ancak çok küçük farklılıklar bulunan) yeni bir Yürüyen Köşk belgeseli hazırlanıyor. Konu-içerik genelde aynı, sadece metin yazarının üslubu ile yönetmenin konuyu işleme tarzı değişik.

Oysa Atatürk’ ün vermek istediği mesajdan yola çıkarak, tüm dünyaya örnek olacak, özellikle Atatürk’ ün köşkü yürütmesinden daha anlamlı ve önemli çalışmalar yapılması gerekirdi.

Bilinen konu, modern dünyada çöp, büyük sorun. Çöp dağları, çöplükler doğayı mahvettiği gibi, havayı, suyu ve kısaca doğayı mahvediyor. Basit bir çöp poşeti, uzun yıllar imha olmadan kalıyor.

Şimdi kısaca Singapur’ a gidelim. Singapur ya da resmî adıyla Singapur Cumhuriyeti, Malay Yarımadası'nın güney ucunda, ekvatorun 137 kilometre kuzeyinde yer alan küçük bir ada ülkesidir. Singapur’ da çöplük için alan yok. Onlar toplanan çöpleri bir günde yakıyor ve yok ediyorlar. Yanan ateş 1000 santigrad derecede… Bu ateş çöpü bitiriyor, enerji, ısı ve elektrik üretiyor, binlerce evi aydınlatıyor. Genelde bir çöp yanınca havaya zehirli bir duman çıkar. Burada duman çok karışık bir süreçle filtreleniyor ve temiz bir hava oluşuyor.

Geriye çok az miktarda bir kül kalıyor. Bu kül de tehlikeli ve zararlı. Ancak onu da bir takım işlemlerden geçiriyorlar ve zararlarını tamamen önledikten sonra, ada civarında denizin dibine döküyorlar. Bu dökülen kül, okyanusa karışmıyor, denizin dibinde kalıyor; deniz dibini tahrip etmediği gibi deniz dibi canlılarına da zarar vermiyor; doğayı canlandırıyor.

Kısacası, Singapurlular, Atatürk’ ün vermek istediği mesajı gerçekleştiriyorlar.

Atatürk, bize yol gösterici olmalı… Ancak, Atatürk’ ün yaptıklarıyla kalmamalıyız, onları koruyup geliştirmeli, çağdaş dünyaya örnek olacak çevre mesajları vermeliyiz!