Şûrada alınan tavsiye niteliğindeki kararlardan 5. Madde, ‘’Komisyon , ayrıca yetenek sahibi insanların ve girişimcilerin teşvik edilmesi, bunun için başta İstanbul'un yeni oluşturulacak bölgelerinde olmak üzere yurt sathında "kuluçka" programları yürütülmesi ve "yaratıcı ekonomi parkları" kurulması, markalaşma için yol haritası hazırlanması, kültür ürünleri ekonomisini geliştirmek için kültür ürünlerinin üretimi ve ticarileştirilmesinin teşvik edilmesi ile hukuki güvenlik ortamının güçlendirilmesi teklifinde bulundu. ‘’ olarak raporda yayınlandı.

Tavsiye kararının bu paragrafından anlaşılan, pilot olarak seçilecek bölgelerde sağlanacak teşvik ve imtiyaz sayesinde yetenek sahibi girişimciler ekonomik olarak güçlenecekler ve bir sermaye gücü oluşturabilecekler. Kültür ve sanat alanında çalışan kişilerin veya kurumların ekonomik olarak güçlü olmaları çok önemlidir. Nihayetinde yapılan her işin bir maddi maliyeti var. Yetenek sahibi kişiler maddi imkansızlıklar sebebi ile pek çok projeyi hayata geçirememektedir. Bu insan mütemadiyen sponsor peşinde koşmaktan yorgun düşmektedir. Ülkemizde sponsorluk müessesesi gelişmiş ülkelere göre çok geridedir. Bu sorun, toplumsal kültürümüzün kurumsal olarak kültür ve sanata olan yansımasıdır. Gelişmiş ülkelerde kurumsal faaliyet gösteren firmalar sponsorluk politikaları doğrultusunda destek verecekleri alanlara ciddi manada bir bütçe ayırmaktadır. Bu anlayış bizde çok kısır olarak çalışmaktadır. Ülkemizde öncü olan birkaç büyük markanın dışında sponsorluk işi firmalar tarafından gereksiz görülmekte olup, mecbur kalınmadıkça herhangi bir etkinliğe sponsor olunmamaktadır. Sponsorluk bulanlar, hatır gönül ilişkileri ile bunu sağlıyorlar, kurumsal bir politika oluşmadığı için sponsorluk işlerimiz hep sıkıntılı yürüyor. Aslında bu işi daha bilinçli olarak yapsak hem firmalarımız hem etkinlik yapacak olan kişi ya da kurumlarımız hem de ülkemiz karlı çıkacak.

Kültür ve sanat faaliyetleri anlık olarak kişi veya firmalara nakit kazanç sağlamaz, fakat genel olarak bölgeye ve ülkeye çok büyük kazançlar sağlar. Bu sağlanılan kazançların pek çoğu maddiyatla karşılanamayacak kazançlardır. Toplumsal gelişmenin yolu hem ekonomi den geçer hem de bilim ve sanattan geçer. Biri diğerinin alternatifi değildir, ikisi varsa gelişme tam olarak sağlanabilir. Vahşi kapitalist zihniyet toplumların en büyük düşmanındır. Barış ve huzur, bilim ve sanatın olmadığı yerde olmaz. Gelişen teknolojiler sayesinde dünya her geçen gün küçülmektedir. Toplumlar arası ilişkiler eskisinden daha fazla iç içe geçmektedir. Farkı kültürler birbirlerini tanıyıp anladıkça küresel barış gelecektir. Toplumların birbirlerine yaklaşmalarını sağlayacak temel öğeler kâr mantığının yanında kültürel uzlaşma ile olacaktır. Yakınlaşmanın ve kaynaşmanın temel harcı kültür ve sanattır. Tanıyıp bildiğin, anladığın, anlaşabildiğine yakın durursun.

Evet, konumuzu daha fazla dağıtmadan toparlamak lazım. Seçilecek pilot bölgelerde yetenekli girişimciler desteklenecekse bunun ön şartları çok mühimdir. Hangi yeteneğe sahip kişiler, hangi kriterlerle desteklenecek. İşin özü buradadır. Burada liyakata ne kadar önem verilecektir. Sanatsal çeşitlilik korunacak mıdır? Yoksa bir takım kişi ya da kurumlar bu

imtiyazlarla sermaye gücü kazanıp tekelleşecekler mi? Benim merak ettiğim konular bunlar. Bu maddelerin yasalaşması sürecinde bu ayrıntılarla ilgili bilgilere nasıl ve nereden ulaşacağız. Tasarı yasalaşmadan kişi veya kurumlardan görüş alınacak mı?

Bu tavsiye kararı kanunlaştığı ve iyi uygulandığı zaman kültür ve sanat alanında güçlü markaların oluşması ülkemizin ve kültür ve sanatının dünya üzerinde tanıtımında önemli roller üstlenebilir. Pek çok kişi ve kurum sağlanacak avantajlardan faydalanabilmek için nereye nasıl müracaat edeceğini merakla beklemektedir. Dilerim kafamızı meşgul eden bu sorulardan kısa sürede aydınlanarak kurtuluruz.