1923-1950  arasını eleştirmek en ucuz politika aracı haline geldi. Cumhuriyeti kuranlar, Atatürk ve İnönü başta olmak üzere o dönemin yöneticileri, Cumhuriyet ve laiklik karşıtlarının önceleri hedef tahtası oldu.

En son AKP kongresinde Başbakan, daha önceleri bir çok kez öne sürülen, ahır yapılan cami ve ibadet baskıları yalanlarını uzun konuşmasının bir yerlerin sokuşturmaktan edemedi. Bunlarının hepsinin gerçek dışı ve uydurma olduğu belgelerle birçok araştırmacı tarafından ispatlandığı ve yazıldığı halde bıkmadan usanmadan aynı şeyleri tekrarlamaktan geri kalmıyorlar. Onlar tekrarladıkça bizde yalanlarını yüzlerine vurmaya devam edeceğiz. Ne yazık ki, toplum ne söylenirse, düşünmeden mantık yürütmeden, arayıp sormadan her duyduğuna inanıyor. Susar, gerçekleri söylemezsek o aldatmacılara biz de ortak olmuş oluruz

Ahır yapıldı denilen cami İzmir’in Seferihisar İlçesi Düzce Köyü’nde olduğu tespit edildi. Osmanlı döneminde halkının çoğunluğu Rum olduğu köyün adı Hereke imiş. Yunan işgali sırasında köy boşaltılmış, hiç Türk kalmamış. Kurtuluş Savaşı sonrası yeniden yerleşim başlamış. Bu süreçte bu harabe haline gelen cami 1936 yılında onarılarak ibadete açılmış.

Altmış yetmiş yıl önce camileri ambar ve kışla yapma söylemlerini tekrarlayarak politika yapmak, üstelik yeterli delil de ortaya koymadan ikide bir bunu gündeme getirmek tarihe saygısızlıktır. İsmet İnönü, keyfi nedenlerle cami kapamadığı halde ‘’ İsmet Paşa camileri kapattı’’ diye milleti kandırmak siyasi ahlaka sığmaz.

Bu iddia yalan olduğunun son tanıkları olarak benim kuşaktan olanlar kaldı çocukluğumun geçtiği Bozüyük İlçesinde, evimizin bulunduğu sokağın başında bir mahalle cami mahallesi vardı. Ama kapalıydı. Ancak Çarşı meydanındaki büyük cami ve diğer mahallelerdeki camilerin hepsi açıktı. İnsanlar oralarda ibadetlerini rahatça yapıyorlardı.

Bir gün bizim caminin önünde askeri katır arabaları duruyordu. Cami açıldı. Biz çocuklar da toplandık merakla seyrediyoruz. Askerler içeriden sandıklar çıkarıyorlar. Sandıkların iki yanında urgandan tutmaçlar vardı. Arabalara yüklediler. Bu iş taşıma işi bir iki gün sürdü. Sonra cami temizlendi. Halıları serildi. Hoca geldi insanlar namaz kılmaya başladı. İlk okul beşinci sınıfa geçmiştim. Yaz tatilinde aynı cami de bir gün mahallenin çok sevdiği Gönenli Hoca’dan kuran kursu aldım. Ramazan da ilk teravih namazını o camide kıldım. O günlerde büyüklerimiz camiden çıkarılan sandıklarda cephane olduğunu söylemişlerdi. O yıllar savaş yıllarıydı. Savaşta cami hastane gibi yerler bombalanmazmış. Benzeri uygulamalar başka yerlerde de yapılmıştır.

Olaylar gerekçeleri ile böyle nedense anlatılmaz. Diğer yandan 1956-1957 yılları arasında, Demokrat Parti İktidarı döneminde İstanbul’da yol açma nedeniyle 54 caminin yıkıldığı hiç yazılmaz. Başbakan Menderes imar faaliyetleri kapsamında aralarında Mimar Sinan’ın da eseri olan mescit ve camilerin bulunduğu, hamam ve çeşmeler yok olup gitmişlerdir. Hatta bazıları projeleri tehdit etmediği halde.

Bu konuda detaylı bilgileri bu ayki BÜTÜN DÜNYA Dergisi’nde, araştırmacı tarihçi Sinan Meydan’ın yazısında bulabilirsiniz.

12 Eylül sonrası gözle görülür şekilde çoğalan tarikatlar ve dinci basın yayın organları dolaylı ve dolaysız ATATÜRK’ün dinsiz olduğu tezini işlemeyi başlıca görev edinmişlerdir. Kaynak olarak bir ruh hastası olduğu tıp raporları ile sabit olan Rıza Nur’un anılarını Saidi Nursi (Kürdi) nin Şuaları’nı kullanmışlardır. Cumhuriyet düşmanı yobazlar saldırılarında, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Müslümanlara baskı ve büyük zulüm yapıldığını iddia etmişlerdir.

Bu gün hala bu yalanlardan yarar bekleyenler var. Ne Atatürk ne de İnönü dinsiz değildi.  Fahrettin Paşa’nın anılarında, Sakarya Savaşı sırasında çadırının ışığı yanan Mustafa Kemal’in yanına girdiğinde kitap okuduğunu gördüğünü, kitabın kapağında İSLAM DİNİ VE TEFSİRLERİ yazdığını anlatır. İnönü’nün damadı Metin Toker de anılarında İnönülerin evinde ramazadan da kuran okunduğu ve oruç tutulduğunu anlatır.

Onlar hiçbir zaman dinle devlet işlerini birbirine karıştırmamış, gerçek bir laik uygulama sergilemişlerdir. Şimdikiler gibi dini inançları kullanarak insanları aldatmamışlardır.