İslam camiası için büyük önem taşıyan Kadir Gecesinin hayırlara vesile olması dileklerimi tüm insanlık alemi için de istiyorum. Böylesine büyük fırsat ve müjdelerin sunulduğu bu mübarek gecenin ardından sizlerle Atatürk’ün dini musıkimiz hakkındaki birkaç anısını paylaşmak istedim.

Atatürk , Klasik Türk Musıkisine olduğu kadar , dini musıkimize de büyük bir ilgi duyardı. Bu musıkinin de halk içinde gelişip yayılmasını çok arzulardı. Bilhassa Ramazan aylarında Resicumhur İnce Saz heyeti baş hanendesi Hafız Yaşar beyi çağırıp ‘’ Ramazan ayı süresince fasıl yok,maiyetindeki hafızlarla Ramazanı Şerifte Hacıbayram Camii ve diğer Cami ve Mescitlerde gruplar halinde organize olup hatmişerif okuyacaksınız ‘’ diye talimat verir. Bu bu talimatının muntazan bir şekilde yürütülmesini de kontrol etmeyi imhal etmezdi.

Böylece Ankara Camileri o sırada İstanbul’da bile görülemeyecek derecede, güzel sesli hafızların nağmeleriyle dolup taşardı. Halk civar kasaba ve köylerden akın akın bu camilere gelirdi.

Atatürk, bir gün Hafız Yaşr beyi huzuruna davet eder ve kuran okumasını ister. Sürei Esrâ’dan bir sayfa okutur. Gözleri yaşara yaşara huşu içinde dinler ve Hafız Yaşar’ı takdir eder ve övücü sözlerle onurlandırır.

Gösterişten uzak ,sunilikten ve yapmacıklıktan hoşlanmadığını samimiyetsizlikten nefret ettiğini bilenler , onun bu hassasiyetini takdir ederlerdi.

Bir gün ;

Mevlud okumaktan bahis açıldığında ,Hafız Yaşardan Süleyman Çelebi’nin meşhur mevludunu okumasını ister.

‘’ Amine hatun Muhammedin annesi ‘’

‘’Ol sedeften doğdu ol dürdanesi ‘’

‘’ Çünki Abdullah’tan oldu hamile ‘’

‘’Vakt erişti hafta ve eyyamile ‘’ diye başlayarak mevlûd’u baştan sona Rast makamında okumasını pek beğenir . ‘’ Herkes bunu böyle okuyamaz ‘’ der ve ne zamandan beri Mevlûd okuduğunu ve hafızlık tarihini sorar.

Hafız Yaşar , on iki yaşımda dini musıki eğitimine başladığını, ama Hafız Hasan Efendiden dini musıki , Harbiye Nezareti vezne mümeyyizi Nakşi Efendiden Klasik Türk Musıkisi dersleri aldığını .Rast , Uşşak,Hicaz,Mahur fasıllarını meşk ettiğini Enderunlu Hafız Hüsnü Efendiden ,Süleyman Çelebi’ den feyz aldığını , Defter-i Hakani Nazım Ziya Paşadan da Neva, Nişabürek fasıllarını meşkettiğini,yirmibir yaşında da Padişahın Serhanendesi İsmail Hakkı Bey’den yirmi kadar fasılı meşk ettiğini öğrenince.

Atatürk sanki bu üstad hocalardan kendi feyz almış gibi hepsini takdirle yad ederek ;

‘’Ruhları şâdolsun ..Emekleri boşa gitmemiş.. Şimdi böyleleri nerede ‘’ ? diye musıkimizin üstadsız kalma tehlikesine maruz bulunduğuna işaret etmiş ve buna bir çare bulunmasını dile getirmiştir. Hatta manevi evlatlarından Nebile hanıma da Yasin-i Şerif okutmayı pek severdi.

Atatürk’ün manevi kızı Nebile hanım’ın yayınlanmış hatıralarından edindiğim bu birkaç anı Atatürk’ün musıkiye olan sevgisinin tek yönlü olmadığını , dini musıkimizin de yaşaması ve gelişmesi için çabalarının olduğunu göstermektedir.

Mübarek Ramazan ayına veda edeceğimiz bu son günlerin ve Ramazan Bayramının şehrimize, ülkemize ve tüm dünyaya ‘’BARIŞ,HUZUR ,MUTLULUK VE BEREKET ‘’ getirmesini arzu ediyor, hepinizin Ramazan Bayramını canı gönülden kutluyorum.