Papirüs ve parşömen, kağıdı çağrıştıran sözcükler. Aşağıda papirüsten başlayarak parşömene kadar kağıdın kısa bir öyküsünü bulacaksınız.

İlk insanlar düşüncelerini yazmak için duvarları, kayaları ve kil tabletleri kullanmışlar daha sonra ağaç levhalardan faydalanmışlardır. Mısır’da M.Ö. 3000 yıllarında papirüs bitkisinin liflerinden yapılmış rulolar kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle kağıdın tarihi Mısır’dan başlatılır.

Bugünkü anlamda kağıt üretiminin M.S 105 yılında Çin’de yapıldığı biliniyor. Çinliler dut ağacı ve bambu liflerini suda döverek keçeleştiriyor böylece elde ettikleri levhaları yazı yazmakta kullanıyorlardı. Bu buluşlarını uzun yıllar saklı tuttular. 751 yılında Araplar kağıt üretimini bilen Çinli askerleri esir alarak Bağdat Şam’a götürdüler. Oralarda kağıt üretimi başladı.

A4 ölçeğindeki dosya kağıdına yakın zaman kadar parşömen derdik. Günümüz gençleri pek bilmezler. Parşömenin ilk kullanıldığı yer Bergama. Bu buluşun İskenderiye Kütüphanesinin etkisi ile olduğu rivayet edilir.
İskenderiye Kütüphanesi Mısır’da İskenderiye kentinde Ptolemaies Sater tarafından kurulmuş. Mısır’da papirüsün ucuz ve bol oluşu nedeniyle kütüphane yazılı belge sayısı bakımından dünyanın en büyük kütüphanesi haline gelmiş. O devirde eserler el yazması ve rulolar halinde saklanıyordu. 700 000 adet rulo bulunduğu kayıtlardan öğreniliyor. Ne yazıkki M.Ö 47 de limandaki yangının şehre yayılması sonucu bu kütüphane yanıp kül oluyor.

Bergama batı anadoluda ege bölgesinde bir krallık. Ömen adlı hükümdarın tahta olduğu dönemde Mısır’la aralarında bir rekabet var. İskenderiye kütüphanesine karşın Bergama kütüphanesini dünyanın en büyük kütüphanesi yapmak yarışı.

İnsanlar yeni olanı daima merak eder, ona güven duyar. İskenderiye yaşlı, Bergama ise genç. İnsanlar akın akın Bergamaya gidiyordu. Buna bir dur demenin yolu olmalıydı. Mısır’da tahta geçen 4 yaşındaki VI. Batlamyus’a annesi Cleopatra naiplik ediyordu. İlk işi papirüs ihracını yasaklamak oldu.

Papirüs olmadan kitap yayınlamak olanaksızdı. O da sadece Mısır’da üretiliyordu. Bergama böylece yarışı kaybedecek ve bir tehdit olmaktan çıkacaktı.

Ancak insanın yapısında var olan kararlılık ve hayal gücü onun yaratıcılık özelliğini ortaya çıkarır. İşte kitap üretim merkezlerinden tek kitabın çıkmadığını gören Bergama Kralı papirüsün yerini tutacak yeni bir şey bulunmasını emretti.

Akın akın insanlar ilginç buluş ve fikirlerle geliyorsa da çoğu şarlatan ve buluşları deli saçması şeylerdi. Çünkü hepsi karmaşık ve pratik olmayan yöntemlerdi. 

Birgün saraya bir çoban geldi. Üstü başı paçavralar içinde üstelik leş gibi de kokuyordu. Onu bahçede tuttular. Yere çok ince bir tarafından bakınca öbür taraf görünen bir deri parçası attı. Kral önünde yere kapanan çobana, derinin üzerine yazı yazmasını söyledi. O da gülümseyerek okuma yazması olmadığı cevabını verdi.

Sonra rahip geldi, yazmayı denedi. Sonuç mükemmeldi, mürekkep dağılmadan kalıyordu. Hikaye böyle. Çobanın adı sanı bilinmiyor ama koyun, keçi, dana, domuz derisinden yapılan parşömen adı verilen malzemeler yapımı zor maliyeti yüksekti. Bu yüzden el yazmalarında ve özel fermanların yazılmasında kullanıldı.

İskenderiyeliler buna karşı çıktılar. Olumsuz bir çok söylentiler yaydılar. Ölü hayvan derisinin hastalıklara neden olabileceği, Olimpus tanrılarına hakaret sayılabileceği ileri sürülenler arasındaydı.

Bergamalıların başarısı tartışmasızdı. Yavaş yayılmasıyla papirüsün yerini alamadı. Nihayet paçavralardan yapılan kağıdın Avrupa’da kullanılmaya başlaması ve matbaanın keşfi parşömenin kullanımına son verdi. Ancak adının kağıt anlamında kullanılması zamanımıza kadar geldi.

Medeniyet hamuru kağıt ve Kağıthane-i Yalakabad hakkında daha geniş bilgi edinmek isterseniz, 25 Mayıs 2013 Cumartesi günü açılan Raif Dinçkök Kültür Merkezi bünyesinde düzenlenen İbrahim Müteferrika Kağıt Müzesini ziyaret etmenizi öneririm.