DÜNYA ANNELERİN KORUMASINDA YALOVA DA ÖYLE…

Bilmem farkında mısınız?

TV’lerdeki reklamlar birçok konuda bizleri yönlendiriyor. Siyasi reklamlar, yeni ürün reklamları, imaj kuvvetlendirici reklamlar, kampanyaları duyuran reklamlar…  Kısacası tüketimi arttırmak için  reklamlar alabildiğince çalışıyorlar.

Tabii ki tüketim artınca çevreye binen yük de artıyor. Tüketim arttığı kadar geri dönüşüm çalışmaları da artsa belki bir nebze zararın önüne geçilebilir. Aslında biz çevre savunucularının  iyi bildikleri ve dünyanın en iyi çevre aktivistlerinden olan TEMA Vakfı Kurucusu rahmetli Toprak Dede Hayrettin Karaca’nın dilinden düşürmediği  “ihtiyacınız kadar tüketin” sözü reklamcıların pek işine gelmiyor.

Ancak bu yıl anneler günü reklamlarında  yapılan çevre vurgusu çok yerinde bir vurgu oldu. Reklamda annesini dünyalar kadar sevdiğini söyleyen çocuk bilinç altında annesine sorumluluklarını hatırlatıyor bana kalırsa…

“Yaşanabilir bir dünya gelecek nesillerin bize emanetidir.”

Doğadaki dengenin bozulmaması için bizlere büyük görevler düşmektedir. Ancak en hassas nokta evlatlarına sahip çıkan annelerdir.

Anneler isterse kötü gidişe hemen dur denebilir. Zaten anneler çevre tahribatına dur demek için ön safta çarpışıyor, daha ne yapsınlar diyebilirsiniz.

 Bir çevre savunucusu olarak söylüyorum; anneler biraz daha bilinçli biraz daha örgütlü çalışsalar çok daha güzel sonuçlar ortaya çıkacaktır eminim.

Bilinen ancak yinede hatırlamakta fayda olan birkaç konudan  bahsedeceğim;

- Bulaşıkları yıkarken, çamaşırları yıkarken ev temizliği yaparken kullanılan deterjanlar azaltılabilir. En büyük kirleticilerden biri olan deterjanların azaltılması denizlerimizin kirliğinin azaltılmasında etkili olmaz mı?

- Çocuğunuzun ihtiyacı olmadan yeni bir giysi almayınız. İhtiyacın üzerinde alınan yeni giysi çevreye ayrı bir yük getirir. Küçülen giysileri daha küçük çocuğunuza ya da akrabalarınızın çocuklarına verebiliriz. Ya da giysi toplayan yardım kuruluşlarına iletebiliriz. Bu sadece çocuklarınız için değil aile bireylerinin giysileri için uygulayabileceğiniz altın bir kural olabilir.

- Çarşıdan pazardan alışveriş yaparken plastik torbaları kesinlikle kullanmayalım. Yanımızda bez torba taşıyalım. Aldığımız ürünlerin ambalajlarının çevreye en az zararlı ve geri dönüşümü olan maddelerden yapılmış olmasına dikkat edebiliz. Yüzyılımızın en büyük derdinin  plastik olduğunu aklımızdan hiç çıkarmayalım.

- Ürün alırken en yakın üreticilerimizden gelen ürünleri tercih edelim. Dolayısıyla ulaşım için harcanan çevre kirletici akaryakıtın azalmasına katkı sağlamış oluruz.  Aslında semt pazarları ve bu pazarlarda, yerel üreticilerin ürünlerine ilgi göstermek en iyisi.

- Ülkemiz aslında tam bir üretim cenneti. Her mevsimin kendine özel ürünlerini tüketerek yaşayabiliriz. Mevsiminde üretilmeyen seralar ve sıcak iklimlerden getirilen bölgemizin mevsim ürünü olmayan ürünleri neden tüketelim?

Bu ürünleri yetiştirmek ve pazarlara ulaştırmak için tüketilen enerji ve kimyasalları bir düşünün.

Sorunu atalarımız nasıl çözmüş biliniyor. Sebzeler, meyveler kurutularak yetiştiği mevsim dışında pekala tüketilebilir. Kış ortasında taze biber, patlıcan tüketmek için neden bütçemizi zorlayalım, Pırasa, karnabahar, lahana, patates, ıspanak ne güne duruyor.

-Bize oksijen sağlayan, huzur sağlayan  yeşil alanlarımızı korumada da annelerimize büyük görev düşüyor

Bu örnekleri  çoğaltmak mümkün. Bu yılki reklamlarda anne ve çevre konusuna yapılan vurgular bana yukarıdaki düşüncelerimi sıralama fırsatı yarattı.

Yalova  dünyanın en güzel köşelerinden biri. Başta anneler olmak üzere hepimizin görevi çevremize sahip çıkmaktır.

Rahmetli anamı bugün daha bir hüzünle ve saygıyla anıyorum.

Çocuklarımın annesine ve bütün annelerimize saygı duyuyorum.

Gününüz kutlu olsun.