MİLLÎ EĞİTİM’ E ÖNERİMDİR

TRT Belgesel kanalında oynayan ilgi çekici bir belgesel var; önce tesadüfen rastladım sonra devamlı takipçisi oldum.
Dizinin orijinal adı: “Our Yorkshire Farm”. Bizim Yorkshire Çiftliğimiz diye çevrilebilir. Bizde “Büyük Aile Çiftliği” adıyla yayınlanıyor.
Hayvancılıkla uğraşan, dokuz çocuklu bir çift, Kuzey İngiltere’ nin Yorkshire bölgesinde 2 000 dönümlük büyük bir çiftlikte yaşıyor.
Ailenin ana geçim kaynağı koyunlar. 
Anne- baba, çocuklarını hayatın her alanına sokarak onları hayata hazırlıyorlar. Herkes birbirini gözetiyor, herkes birbirine görevlerinde yardım ediyor. Herkes yaşı ne olursa olsun sorumluluğunu biliyor. İki yaşındaki çocukları bile çeşitli işlerde ailesine yardım etmeye çalışıyor.
Örneğin 2 yaşındaki çocuk yumurta topluyor, 4 yaşındaki kız çocuğu annesinin gözetimi altında dişi koyunu doğurtuyor.
Köpeklerin kulübelerini yapmak, ufak tefek tamir işleri hep çocukların...
Yaşlarından olgun davranan bu çocuklar, çiftlik işlerini düzenledikten sonra okula da gidiyorlar.
Çiftlik evinde kalorifer yok, odun sobasıyla ısınıyorlar.
Becerikli, güler yüzlü, hoşgörülü bir baba; becerikli güler yüzlü hoşgörülü bir anne… 
Çiftlik yaşayanlarının birbirleriyle uyumu ve iletişimi hayranlık uyandırıyor.
En küçük çocuğa bile verilen değer, insanı şaşırtıyor. 
Çocuklar aile sevgisiyle, aileye saygıyla, birbirlerine saygıyla, doğaya ve hayata saygıyla ve sevgiyle yaşıyorlar.
Şahsen ben şaşırıyorum bütün bunları çevremde görmediğim için…
Oysa doğal ve olması gereken bu…
Türkiye’ de tarım ve hayvancılık nedense yeterli ilgiyi görmüyor.
Tarım ve hayvancılık önemini yitirirken giderek gözden düşüyor.
Bu konuyu cazip hale getirmek, gençleri bu yönde bilgilendirip, sevdirip, yönlendirmek gerekmez mi?
***
Önereceğim bir diğer belgeselin adı da, “Okul Yolunda .“
Belgesel dizinin orijinal adı “Sur le Chemin de L’Ecole.” İngilizcesi ise “Most Dangerous Ways to School” (Okula Gitmenin En Tehlikeli Yolları)
Belgesel, gösterildiği her ülkede büyük bir ilgi toplamış, takdirle karşılanmış.
Her bölümde, dünyanın dört farklı ülkesinden dört çocuğun her sabah okullarına ulaşmak için bir sürü engeli nasıl aştığı anlatılıyor.
Bu çocukların tek ortak özellikleri okuma istekleri ve eğitime aç olmaları…
Okumanın önemini bilen bu çocuklar, hayallerine kavuşmak için o çok zor ve tehlikeli yolları aşmaktan kaçınmıyorlar.
Kimi vahşi hayvanlarla dolu ormandan gidiyor, kimi timsahlarla dolu nehirleri aşıyor, kimi dağları tepeleri bıkmadan yorulmadan geçiyor ve her sabah okullarına gidiyor.
Kimi el yapımı tekerlekli iskemlede… Kardeşi iterek her sabah onu 4 km. uzaktaki okula iterek götürüyor.
Eksi 50 derecede bir soğukta okula giden bir ilkokul öğrencisini düşünün. Bu çocuk teneffüste de dışarı çıkamıyor.
Hemen hepimiz okula giderken kolay yollardan geçtik, değil mi?
Bir de burada anlatılan okul yollarını görün…
O çocukların o yoklukta okuma arzularına şahit olun.
Sıra dışı yaşamlar insanı ürpertiyor.
Sıcacık bir odada uyanıp, sofrada hazırlanmış kahvaltıya bile bakmadan, üşene üşene okul servislerine giderken bile aşırı zorlananların bu anlatılanları mutlaka görmesi gerekiyor.
Bir bölümde, okula giden çocuk yol üzerindeki tek su kaynağından su içmeden asla gitmedi. Meğer okulda su içme şansları yokmuş. O su, dönene kadar idare edecek.
Sonuçta, dünyanın farklı bölgelerinde, küçük çocukların eğitim alabilmek için oldukça zorlu yollardaki mücadelelerini anlatan düşündürücü bir belgesel.
İzlemekte yarar var.
Örnek olarak sadece iki belgeselden söz ettim. Okullarda bunlar ve bunlara benzer belgeseller her gün yarım saat bile olsa seyredilse, son derece yararlı olur. Genç öğrencilerin ufukları ve hayata bakış açıları değişir. Bende önermesi… 
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.