Yıllar önce Subaşı-Altınova sahilinde tersaneler bölgesi kurulurken söylediği sözü unutmuyorum, o döneminde milletvekilimiz olan Muharrem İnce’nin. Yine o dönemin Subaşı Belediye Başkanı CHP’li Ali Ekber Fidan ve Ziraat Mühendisi eşi Filiz Fidan’ın tersaneye karşı verdiği onca mücadeleye rağmen CHP kendilerine destek vermemişti. Bir iki göstermelik bir şeyler yapıldı, geçiştirildi konu. Sonuç tersane bölgesi kuruldu, Fidan ailesi ise Yalova’dan soğudu.

O günlerde sayın İnce’ye şöyle bir soru sormuştum. Kimsenin tersaneye karşı çıktığı yok, ama bilim çevreleri yer seçiminin yanlış olduğunu söylüyor, siz neden tepki vermiyorsunuz demiştim.

Bir kentin gelişmesini engeller miyiz kuşkusu taşıyorum anlamı taşıyan sözcükler söylemişti. Kelimeler farklı olabilir ama anlam buydu. Tersane bölgesi kuruldu, ilk tehdit çiçek üreticileri ve kivicilere oldu. Ardından Körfez Köprüsü ve otoyol projesi netleşti. Arsa-arazi fiyatları katlandı. Çiçekçiler, artan kira bedelleri yüzünden Orhangazi’nin yolunu tutmaya başladılar.

Hoşumuza gitmese de, canımızı sıksa da Global ekonomi Yalova’yı da sarmalamaya başladı. Termik Santral, karbon elyaf, kimyasal depolama içeren tesisleri, tersane bölgesi, otoyol, köprü projesi Yalova’yı sürüklemeye başladı.

Yalova’nın batısında Termal ve Armutlu’da da turizm alanları, termal turizm yatırımcısına teşvikler, tahsisler açıldı. Tigem arazisi üniversiteye verildi, kalan bölüme çiçek üreticileri talip oldu.

Yalova’nın genelinde yaşanan tüm bu gelişmeleri görmemek mümkün değil. Dilimize yapışan Yalovalı üretici, imalatçı, sanayici neden hiç ortaya çıkmıyor, onlar neden dışlanıyor yakınmamızın altında yatan gerçeğin ekonomik güçsüzlük olduğunu hep görmezden geldik.

Kobilerin bir araya gelip sermayelerini güçlendirmeleri modeli yayıldı ve tuttu. Zira devlet ve siyasi erk bu modeli destekliyordu. Bölgesel teşvikler, sektörel teşvikler veya hibeler her tarafa yayılırken Yalova’da da kıpırtılar başladı. Çiçekçiler, Gemi Yan Sanayicileri, turizm yatırımcıları taleplerini ortaya koymaya başladı. İşte tam bu noktada güç birlikleri oluşmaya başladı. Marmara bölgesinde yaşanan gelişmeler ortada iken Yalova’nın dışarıda kalması mümkün değildi. Yalovalı iş adamı, tüccar, üretici, imalatçı bir araya geliyor, kaybolup gitmenin önüne geçmeye çalışıyor. Bu araziler bir gün mutlaka üretime açılacak. Yalova’da yaşayan insanlar bu açılımın neresinde olacak. Bu eşikteyiz. Ya birbirimizle kavga edip, birbirimizi yiyeceğiz. Ya da bu büyümeden payımızı alacağız. Bu işin başkaca bir yolu görünmüyor. Hele hele alternatif projeler sunulmuyorsa laf olsun diye konuşmak yerine “Bu kentin gelişmesine engel olur muyum” sorusunu herkes kendine sormalıdır.