Doktor Suphi Zühdü Ezgi, 1869 yılında Üsküdar'ın Açıktürbe semtinde doğdu. Orta öğrenimini tamamladıktan sonra tıp fakültesine, o zamanki adı ile "Tıbbiye-i Şahane"ye girdi. Daha beş yaşında ilkokul öğrencisi iken sesinin güzelliği dikkatleri çekmiş, İlahicibaşı olmuştu. Babası İsmail Zühdü Bey iyi bir hanende olduğu kadar keman ve kanun da çalardı.

Evlerinde haftada bir gün musiki toplantıları yapılır, bu toplantılara Medeni Aziz Efendi, Kanuni Hacı Arif Bey, Mızıkalı Vefalı Kemani Tahsin gibi çağının ünlü sanatkârları katılırdı. Böylece Türk Musikisi'ni yakından tanıma fırsatını bulan Ezgi, on bir yaşında iken Tahsin Bey'den keman ve usul dersleri almaya, bir yıl sonra kemanı ile bu fasıllara katılmaya başlamıştı. Kanuni Hacı Arif Bey'den Batı notası öğrenerek pek çok saz ve söz eserleri meşk etti. O zamanki okulların çoğu yatılı olduğundan, izinli olduğu günler Laleli'de oturan Medeni Aziz Efendi'nin evine gider ve ders alırdı. Böylece bu sağlam kaynaktan otuz beş kadar fasıl elde etti.

O dönemin en ünlü musikişinaslarından yararlanmanın yollarını arayarak hemen hemen hepsinden bir şeyler öğrendi. Bahariye Mevlevihanesi şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede'den ney, nazariyat, repertuar, nadide eserler öğrendi. Rauf Yekta Bey'den "İşaretli Hamparsum notası"nı öğrendikten sonra bu notanın "Dilsiz Hamparsum Notası" denen işaretsiz şeklini çözdü.

On yedi yaşında iken başlayan aldığı derslerle Zekai Dede'den otuz beş fasıl öğrendi. Abdülhalim Efendi’nin evine giderek tambur ve sine kamanı çalmasını öğrendi. Bu dersler üç buçuk yıl sürdü.

Suphi Ezgi sayılı müzikologlarımızdan biridir. Rauf Yekta Bey'in başlatmış olduğu bilimsel araştırmalara, 1913 yılında H. Sadeddin Arel ile birlikte katıldı. Bu konuya eğilmesi Arel'i tanıdıktan sonra olmuştur. Böylece eski "Edvar" kitapları ve yazma eserler teker teker incelenerek elden geçirildi. Bu çalışmalara Ord. Prof. Salih Murat Uzdilek'in katılması ile musikimizin ses fiziği (akustik) bölümü de bir düzene sokulmuş, ilgili bölümlerde de değindiğimiz gibi, Arel-Ezgi-Uzdilek sistemi doğmuş oldu.

Klasik eserlerimizi Medeni Aziz Efendi ile Zekai Dede gibi iki güvenilir kaynaktan öğrenen Suphi Ezgi, bu gibi eserlerin notaya alınmasında en büyük etkenlerden biridir. Bunun için çalışmalarında ikinci aşama olarak Sadeddin Arel ile birlikte, çeşitli kaynaklardan toplanmış olan pek çok saz ve söz eserinde yenileme çalışmalarına başladı.

Ney, tambur, keman ve sine kemani çalan Ezgi, özellikle klasik tambur icrasının son ustalarındandı. Bu tekniği Mesut Cemil'e öğretmiştir. Asil bir üslup ve ölçülü bir sesle okuyan bir hanende olduğunu öğrencileri ve kendisini tanıyanlar belirtiyor.

Besteleri günümüze kadar gelmiş olsa da esas olarak bilimsel araştırmaları musikimize ışık tutmuştur. Bu eserler: Ameli ve Nazari Türk Musikisi, Tambur metodu, Türk Musikisi klasiklerinden Temcid, Na't, Salat, Durak ve İlahiler kitabı, Tamburi Mustafa Çavuş'un otuz altı eseri, Tamburi Ali Efendi, Hacı Arif Bey ve Şevki Bey'in eserleri ve Solfej kitabı. Saz eserleri ise; 13 Peşrev, 2 Durak, 43 Saz Semaisi, 10 Oyun havası, 13 Beste, 4 Ağır Semai, 9 Yürük Semai, 3 Marş, 67 şarkı, 1 operette olarak musıki camiamıza kazandırmıştır. 12 Nisan 1962 yılında vefat eden Dr.Suphi Ezgi , Şişli Camiinde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığında yakın arkadaşı Hüseyin Sadettin AREL ‘in yakınında toprağa verilerek ebediyet uğurlanmıştır.