Lozan Barış Anlaşmasının 93. yıldönümü sesszi sedasız gelip geçti. Bir çok uyduruk günler neredeyse daha büyük ilgi görüyor. 
Mesajlaşmalar, caddelere asılan afişler, bilboardlarda ki ilanlarla kutlamalar günden güne artıyor. Yazana da okuyana da sorarsanız o gün ne olduğunu doğru dürüst bir yanıt alamazsınız. Türk Kurtuluş Savaşından sonra TBMM hükümeti ile itilaf devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan) İsviçre'nin Lozan kentinde bir araya geldiler. Daha önce 11 Ekim 1922'de aynı ülkelerle Mudanya Mütarekesi imzalanmıştı. Buna göre, kısa bir süre sonra barış yapılması gerekiyordu. İtilaf devletleri barış görüşmelerine TBMM hükümeti ile Osmanlı Hükümetini davet etti. Ankara, Osmanlı hükümeti ile bir ilişkisinin olmadığını ve Türkiye'yi sadece Ankara hükümetinin temsil edebileceğini aksi durumda toplantıya katılmayacağını bildirdi. Bu sırada İngiltere'de hükümet değişikliği olmuş, kabinede barış yanlısı Lord Curzon dışişleri bakanı olarak yer almıştı. Curzon barış görüşmelerinin hemen başlaması için Fransa, İtalya ve Yunanistan'la görüşmeler yaptı. Sonuçta bunlarda Lozan Konferansı'na yalnız Ankara hükümetinin katılmasında bir sakınca görmediler. 
Lozan'a gidecek heyete İsmet Paşa'nın (İsmet İnönü) başkanlık etmesi kararlaştırıldı. Konferansın açılış tarihi olarak 13 Kasım açıklanmıştı. Heyet 4 Kasım'da törenle Ankara'dan uğurlandı. Türk heyeti Lozan istasyonunda diğer devlet ileri gelenleri tarafından bilhassa karşılanmadı. 
Bunu fırsat bilen İsmet Paşa Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Pioncare'nin özel davetini kabul ederek Paris'e gitti, onunla görüştü. Fransız basınında Türkler lehine yayınlar yapıldı. Bu olaylar İngilizleri etkiledi. Konferans ancak 20 Kasım'da toplanabildi. 
Mustafa Kemal Paşa Nutkunda, "Lozan sulh masasında bahse mevzu olan meseleler üç, dört yıllık yeni bir devreye münhasır kalmıyordu. Konferansta 100 yıllık hesaplar görülüyordu. Bu kadar eski ve bu kadar karışık hesapların içinden çıkmak elbette o kadar kolay değildi" diyerek İsmet Paşa'nın karşılaştığı güçlükleri anlattı. 
Açılış konuşmalarından sonra asıl görüşmeler 21 Kasım'da başladı. Sert tartışmalara sahne olan müzakerelerde, boğazlar ve azınlıklar meselesi başta olmak üzere, Musul ve Kapitülasyonlar konularında uzlaşma sağlanamadı. 31 Ocak 1923'te Türk heyetine bir antlaşma tasarısı sundular. 4 Şubat'a kadar imzalanması istenen bu tasarıyı Türk heyetinin 4 günde inceleyerek cevaplaması gerekiyordu. Tasarı İsmet Paşa tarafından kabul edilmedi. Türk heyeti 7 Şubat 1923'te Ankara'ya döndü. 
Lozan görüşmeleri mecliste uzun tartışmalara neden oldu. 6 Mart'a kadar sürdü. Bu arada İsmet Paşa Hariciye vekili oldu. Lozan Konferansı'nın 23 Nisan'da tekrar toplanması istendi. Bunun üzerine İsmet Paşa eski heyetten bir kısmını alarak 21 Nisan'da Lozan'a gitti.  Toplantı öncesi Lozan'da hava gergindi. Diğer devlet delegelerinde önemli değişiklikler olmuştu. 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz  1923'e kadar sürdü. Fransızlar bir şeyler kopartmak için çok çalıştılar. Fakat Ankara, İstanbul hükümetinin yaptığı anlaşmaların hiçbirini tanımadığını bildirdi. 
Anlaşmaya varılamayan konuların çözümü ileride yapılacak görüşmelere bırakıldı. Bütün komisyonların çalışmaları tamamlanınca temmuz ortalarında konferans sona erdi. İsmet Paşa Ankara'dan imza yetkisi istedi. Rauf Orbay'ın başında olduğu Türk hükümeti uzun süren Lozan'a imza yetkisi göndermedi. Bunun üzerine İsmet Paşa 18 Temmuz'da bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa'ya durumu iletti. Mustafa Kemal Paşa hükümetin vermesi gereken yetkiyi şu telgrafla kendisi verdi. 
"Lozan'da İsmet Paşa hazretlerine, 18 Temmuz 1923 tarihli telgraf namenizi aldım. Hiç kimsede tereddüt yoktur.  Kazandığınız başarıyı en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik ederek usulen imza edildiğinin bildirilmesini bekliyoruz kardeşim" 
İsmet Paşa şu karşılığı verdi; "Her dar zamanımızda hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğimiz azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış, yaptırmış bir adamsın, sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinizden öperim pek sevgili aziz kardeşim" 
24 Temmuz 1923 günü Lozan Üniversitesi Salonunda bütün milletlerin temsilcileri, bir törenle anlaşmayı imzaladılar. Bu anlaşmayla Türkiye çağdaş devletler arasında hukuki yerini aldığı gibi yeni Türk Devleti de Avrupalılar tarafından tanındı.