10 Aralık 2016 günü bir konsere iştirak etmek için buluştuğumuz çok kıymetli hocamız Prof. Dr. Alaaddin YAVAŞÇA ve sevgili eşi Ayten YAVAŞÇA ile iki gün süresince beraber vakit geçirdik. Esenboğa Hava Limanından kalacağımız otele doğru bizlere tahsis edilen araç içinde seyahat ederken ,konser akşamı okunacak bir eserin hikayesini bestekarımızın kendisinden dinlemek bahtiyarlığına eriştim. Bu gün sizlere bu eserin hikayesini nakledeceğim. Sanat yaşamımın bu iki özel gününde sayın hocamızdan pek çok anı dinledim ve pek çok şarkısını kendi sesinden dinledim. Zaman içinde bu anılara da değineceğim.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahanesinin efsane baş hekimlerinden Dr. Rahmi DUMAN ve Prof. Dr. Alaaddin YAVAŞÇA, meslektaş olarak yakın dostturlar. Dostluklarını perçinleyen ortak zevkleri edebiyat ve musikidir. Dr. Rahmi Duman şair , Prof.Dr. Alaaddin YAVAŞÇA bestekar olarak iyi bir ikili oluşturmuşlardır. Her iki tıp doktorunun da sanat yönleri mesleklerinin önüne geçmiştir.

Uzun boylu, alımlı yapısı ile yaşadığı semtin gözde hanımlarından olan Cemile hanım gönlünü Dr. Rahmi Duman’a kaptırır. Aralarında büyük yaş farkı olması münasebetiyle kız ailesi bu izdivaca karşı çıkarlar. Dr. Rahmi Duman’ın da yakın çevresi yaş farkından dolayı Rahmi beyi bu evlilikten vazgeçirmeye çalışırlar. Fakat büyük bir aşkla birbirlerine bağlanan bu iki insanı ayırmak mümkün olmaz ve evlenirler. Bu süreçte yaşadığı duyguları mısralara döken Dr.Rahmi Duman yazdığı güfteyi yakın dostu Alaaddin Yavaşça’ya verir ve ortaya kısa bir zaman sonra müthiş bir hicaz eser çıkar.

Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası

Ne gün âh etse kanar dildeki firkat yarası

Dilerim bin beter olsun kim ayıplarsa beni

Arıyor ruhum onu olsa da bir yüz karası

Aradan yıllar geçer 1970 li yıllara gelinir. Sağ sol çatışmalarının en hızlı yaşandığı dönemlerdir bu yıllar. O devrin en popüler ruh doktoru Rahmi Duman’ın 15 yaşındaki oğlu, yasa dışı bir örgüt tarafından fidye amaçlı kaçırılır. 12 Mart olaylarının yaşandığı çalkantılı günlerde yaşanan bu kaçırma olayı sonrası , aile ile irtibat kuran örgüt, oldukça yüklü bir fidye talep eder. Büyük kaos yaşayan aile bin bir zorlukla talep edilen 250.000 lira fidyeyi temin edip çocuklarını kurtarırlar.

Aradan bir süre geçtikten sonra oğlunun rehin tutulduğu günlerde Rahmi bey, bir baba olarak yaşadığı kaygı ve acıyı ifade ettiği güfteyi, bestekâr Alâeddin Yavaşça’ya bestelemesi için verir . Korkunç bir travma yaşayan bir babanın evlat sevgisini, hasretini ve acısını çok dokunaklı duygularını anlatan bu mısralar bir musıki dehası tarafından ulvi nağmelere büründürülerek ortaya şahane bir şarkı çıkarılmıştır.

Bestenin güfte ile bütünleşmesi mükemmeldir. Dinleyen üzerinde müthiş etkiler bırakan bu şarkının yaşanmış hikayesi bilindiğinde bu etki ve tesir daha da artmaktadır.

Kimseyi böyle perişan etme Allah’ım yeter. Uyku tutmaz, bir ümit yok, gelmiyor hiçbir haber Ağlamaktan gözlerim etrafı artık görmüyor Hazreti Yakup’a döndürdü beni hükmü kader

Rahmi Duman bu şarkıyı bestekarın sesinden ilk defa dinlediğinde , duygularına engel olamaz ve hüngür hüngür ağlar ve Yavaşça’ya ‘’ Yahu ! En az benim kadar o acıyı hissetmişsin ‘’ diyerek memnuniyetini dile getirir.

Bu şarkı çok sevilir ve çok tutar. Yıllar sonra Prof.Dr.YAVAŞÇA bir iş için gittiği sağlık ocağında iki genç doktorla karşılaşır , doktorların genç olanı hemen ayağa kalkıp Yavaşça’nın elini öpmeye teşebbüs eder ve kendini tanıtır. Bu genç doktor Dr. Rahmi Duman’ın kaçırılan oğludur.

Hikayenin bu kısmını sayın Ayten YAVAŞÇA’dan dinleyince içim bir tuhaf olmuştu. Hayatın cilvesine bakar mısınız .

Kaldığımız otelin yemek salonunda , Alaaddin hocamızdan bu hikayeyi dinledikten sonra kendisinden rica ettim ve beni kırmadı ve bu bestesini okudu , inanın tüylerim diken diken oldu, şarkının tesiri, bestekarının sesinden dinleyince çok başka oluyor. .Allah hocamıza sağlık dolu nice yıllar nasip etsin. Şu an yaşayan en büyük Türk Müziği Otoritesi Prof.Dr.Alaaddin YAVAŞÇA’dır.