Diktatör!
Provokatör!
Paralel yapı!
Algı politikası!
Baskı unsurları!

….

Günümüz siyasetinin en gözde terimleri. Doğru gözetmeksizin sadece karşı tarafı ezmek, gücünü yok etmek veya olabildiğince zayıflatmak için yapılan konuşmalar. Böyle bir ortamda iktidar gücünü elinde bulunduran taraf elbette ki avantajlı. Buna rağmen muhalefet konumunda bulunan taraf oyunu iktidarın koyduğu kurallara göre oynamaya çalışıyor.

….

- Provokatör bunlar, başka hiçbir şey bilmezler!
- Diktatörlük istiyor, kişiliğine bu yakışır!

….

Peki!
İktidar tarafın, avantajlarla güçlü olduğu bir oyunda muhalefet tarafı senaryoyu neden değiştirmiyor?
Neden iktidar tarafın yazdığı senaryoya uygun oyun sergiliyor?
İktidar tarafın bu senaryo ile başarılı olduğunu gördüğü için mi?
Acaba başarıyı böyle bir taklit ile mi bulacağını düşünüyor?
Biraz daha insaflı olayım.
Muhalefet tarafı her şeyi deniyor. Sandıkta birleştiği oluyor, söylemlerde tek hedefi iktidar oluyor, çağrılarda birliktelik sağlanıyor. Ama olmayan tek şey, 17 Aralık’tan bu yana gitti-gidiyor, düştü-düşüyor denilen iktidar tarafı bırakın erimeyi, daha önceden de olduğu gibi sandıktan güçlenerek çıkıyor.
Neden?
İşte bu sorunun cevabı samimi olarak bir türlü aranmıyor.

………

Faşistlere ölüm!
Komünistler Moskova’ya!
Tek yol İslam!
Tek yol devrim!
Go home Amerika!

……….

60-70 li yıllarda da böyleydi, böyleymiş!
Bir tarafta milliyetçilik çatısı altında toplanan farklı şemsiyelerin grupları. Diğer tarafta sol düşüncenin farklı fraksiyonları olan komünistler!
-Allahsız, kitapsız komünistler!
-Kan emiciler!
40-50 yıllık cumhuriyetin içinde bulunan farklı unsurların birbirlerinden uzaklaştırılması ile ortaya çıkan iki odaklı tablo.

Taraflar mı?
İktidar ve muhalefet!
O gün ayrı taraflarda olanlar şimdi nasıl bir arada olabilir?
Olabilir mi sizce?
Oluyor!
Neden?
İşte bu sorunun cevabı samimi olarak bir türlü söylenmiyor.
Geçmişte de böyleydi!
Şimdi de.
Farkını siz düşünün bir.
Her dönemde iki kutuplu bir zıtlaşma.
Sebeplerine hiç bakmayız biz.
Senaryoyu yazarlar, biz oynarız.
Vatan’mış!
Millet’miş!
Hizmet’miş!
Hepsi senaryonun unsurları!
Peki!
Değişim, değişim bunun neresinde?