Geçmiş zamanın çok öncesinde, ülkelerin birinde bir kral varmış. O kadar iyi bir kralmış ki, ne kendisini düşünen bir diktatör, ne de insanlara işkence eden bir barbar.

Halkın mutluluğunu düşünen ve bunun için çalışan bir lider. Neler düşünmezmiş ki neler. En başta krallığının dünyadaki tüm insanlara örnek olmasını. Yoksulluğun ortadan kalkmasını. Adaleti sağlamayı ve bunu herkese öğretmeyi. Savaşlara ve kavgalara son verip, tüm ülkelerin ve insanların barış içinde yaşamalarını.

Gel gör ki bütün bunların olması o kadar kolay değilmiş. Uzun zaman isteyen işlermiş. İnsan ömrü ise oldukça kısa, kendisi de genç biri değilmiş.

Günlerden bir gün ülkeye bir gezgin gelir, meyvesini yiyenlere ölümsüzlük kazandıran bir ağacın hikayesini anlatır. Kısa süre sonra bu, kralın kulağına gider. Hemen adamın saraya getirilmesini emreder. Ne yazık o zamana kadar adam gitmiştir.

Kral her şeye karşın ölümsüzlüğü elde etmeye kararlıymış. En yetenekli ve cesur adamlarından birini çağırmış, o gezgini ve ağacı bulmakla görevlendirmiş. Amacına ulaşmak için istediği kadar para, yiyecek ne varsa alıp yola çıkmasını emretmiş.

Kralını çok seven adam hemen işe başlamış. Dağlarda, ovalarda ölümsüzlük ağacını aramış. Köylerde, şehirlerde bilgi vereceklere büyük ödüller vaat ederek önüne gelene ağacı sormuş.

Dürüst, iyi niyetli insanlar aslında böyle bir ağacın var olmadığını söylemişler. Uydurma hikayelere inanmamasını da eklemişler.

Kimi alaycı, ciddiyetten yoksun işsiz güçsüzler onunla dalga geçmişler. Bazı fırsat düşkünleri de para koparabilmek için gerçek olmayan bilgilerle yanlış yerlere yönlendirmişler.

Sonunda büyük bir hayal kırıklığına uğrayarak, böyle bir ağacın olmadığına inanmış. Saygı ve hayranlık duyduğu kralına eli boş dönmeyi gururuna yediremese de, aramayı sonlandırmaya karar vermiş.

Yorgun ve bitkin dönüş yolunda ilerlerken bir bilge adama rastlamış. Durumu görüp haline acıyan bilge “ Derdin nedir oğlum” diye sormuş. O da hikayeyi baştan sona ağlayarak anlatmış.

Bilge adam dinledikten sonra gülmüş ve şöyle demiş;

“Aradığın şey aslında var. Bulamamanın nedeni onu belli bir şekil ve isimde araman. O, dünyada herhangi bir şeyin adıyla adlandırılır. Her varlık kendi içinde sonsuzdur, yok edilemez. Biz her zaman çocuklarımızla, dünyadaki cömert ve yardımsever davranışlarımızla yaşamaya devam ederiz.”

Bilge, ne yapması gerektiğini de şöyle anlatmış;

“Geri dön, krala sihirli ağaca gerek olmadığını söyle. Yaptığı her yararlı şey, aldığı doğru kararlar, bıraktığı eserler kendisiyle beraber nesiller boyu yaşayacak. Eğer işini, kendini insanlara adayarak yaparsa kimse onu unutmayacaktır.”

İşte bugün nice isimler hala yaşamaya devam ediyor. Örneğin, Aristolar, Platonlar, Sokratesler düşünceleriyle binlerce yıldır yaşıyor. Yunus Emre şiirleriyle, Mevlana Mesnevisi ve güzel sözleriyle yüz yıllardır yaşıyor. Arşimed, Newton bilim dünyasına ışık tutan kanunlarıyla bugün de yaşamaya devam ediyor.

Bunun yanında kötü işler yapanlar, insanlığa zarar verenler tarihin tozlu raflarında kaybolup gitti. Yakıp yıktıklarının yerine yenileri konuldu. Sadece zaman zaman ders alınsın diye isimleri anılıyor.