Gerek çeşitli meydanlarda, gerek sosyal medyada, gerek yazılı ve görsel medyadan takip edebildiğim kadarıyla bu süreci kendime göre değerlendirmeye çalışıyorum. Bu süreç bir şekilde sonlanmadan da pek bir şey yazmak istemedim ama aklımın almadığı şeyler oluyor.

Olaylara her iki çerçeveden de bakmaya çalışıyorum ama diğer çerçeveye geçtiğimde anlam yükleyemiyorum.

Bir avuç insan bir araya geldi ve "Gezi Parkı'ndaki ağaçlar kesilmesin, ağaçlara dokunulmasın, İstanbul’un göbeğindeki bu parka dokunulmasın" dedi. Aldıkları yanıt pek de bekledikleri gibi olmadı; daha ilk günün sabahında bir gencin testisleri yırtıldı, acil ameliyata alındı. Diğer yaralanmaları ve vefatları şimdilik hesaba katmıyorum.

Toplumun bir kesimi, üç beş çapulcusu bir araya geldi! Marjinal eylemler yaptı! Halay çekti! Gezi Parkı’nın çimlerine uzanıp kitap okudu! Yemeklerini ve düşüncelerini paylaştı! 

Bu marjinal gösterilere tepki beklenenden sert oldu ve…

Tüm taraftar grupları, "Gezi Parkı'na dokunulmasın" diyen tüm gruplar bir araya geldi; bir vücut oldular ve o meydanda polise karşı hep beraber direndiler… Orada direndikleri de polis değildi aslında, onlar karşılarında polis görmediler. Orada kendilerine "üç beş çapulcu" ve "ayyaş" diyen, kendilerinin düşüncelerine kıymet vermediğini düşündükleri Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı gördüler; onunla mücadele ettiler. Günlerdir polis Taksim Meydanı’ndan uzakta, meydan bayram yeri; Taksim’e destek veren diğer meydanlar da ilk günkü havasından uzaklaşmaya başladı.

Bunlar genel hatlarıyla ulusal alanda benim gördüklerim… 

Yalova’ya geldiğimizde en etkili protestonun Cumartesi günü düzenlenen yürüyüş olduğunu görüyoruz. Yalova’da onbin kişi bir araya gelmiş tepkisini ve varlığını kendisini yönetmeye talip olana ve hak edene göstermeye çalışıyor.

Daha sonraki etkinliklerde sayı giderek azaldı Yalova’da, ama bitmedi… 
Geçtiğimiz gün bir protesto gösterisinde -benim de mensubu olduğum gazete dahil olmak üzere- Yalova yerel basınından iki gazete yakıldı. 

Orada basın mensupları serinkanlılıklarını koruyarak bu göstericiye tepki göstermediler. Fakat bu eylemi düzenleyenler bilmelidirler ki; o gazeteyi yakmak o gazetelerin her gün yayınlanabilmesi için ter döken tüm mensuplarına yapılmış bir hakarettir. O gazetelerin muhabirleri en ufak gösterilerde bile göstericilerin yanında olmuş, seslerini bir yerlere duyurabilmeleri için gazetelerine materyal hazırlamıştır. O eylemi yapanlar bilmelidirler ki; o gazetelerin muhabirleri yağmur yağdığında da, güneşin altında da meydanlarda sizlerin sesini duyurmak için görev başındadır. Yani bir çoğunuzdan daha fazla o eylemlerde, protestolarda zaman geçiriyorlar. Bu emekleri görmezden gelip, şov yapmak amacıyla yerel gazetelere karşı böyle bir eylem içerisine girenler bir kez daha yaptıkları bu hareketin doğruluğunu sorgulamalıdır. 

Hele ki bir basın mensubunun adını açık bir şekilde meydanlarda zikredilmesi, bu insanın özelliklerini bilmeden ve özellikle ağaçların kesilmemesi için düzenlenen bir protestoda yanlı yayın yaptığının söylenmesi yapılan hareketin ne kadar bilinçsiz bir şekilde gerçekleştirildiğini göstermektedir. 

Kişisel hesaplarını gerçekleri çarpıtarak meydanlara dökenlere müsamaha gösterilmemelerini halkımızdan talep ediyorum. Hangi amaçla o meydanlarda olduklarını, hangi amaçla nelerin feda edildiğini akıllarından çıkarmadan eylemlerine devam etmelerini diliyorum…

Kendilerine o meydana çıkmadan önce daha sıkı hazırlık yapmalarını, bu sefer basın mensubu arkadaşların sağduyusuyla karşılaştığını düşünmeden atılan bu ve benzeri adımların ileride geriye dönüşü olmayacak sonuçlar yaratabileceğini hatırlatır; provokasyon yapmamaları ve provokasyona gelmemelerini tavsiye ederim…