Şehir yaşamı, artık modern yaşamın vazgeçilmez bir yaşam biçimidir. Şehirde yaşamanın konforunu sağlayacak olan da kentlilik bilincine haiz insanların varlığıdır. Kentlilik bilincinden yoksun olan insanlar kent yaşamını olumsuz etkiler ve hatta kabusa çevirir.


Şöyle bir düşünün; oturduğunuz apartmanda kural ve kaidelere uymayan bir insan var ve siz bu insanla aynı bina içinde yaşıyorsunuz. Pek çok insan böyle durumlarla mutlaka karşılaşmıştır o bir kişi bütün binada oturanlarını mutsuz ve huzursuz eder, rahatsızlığınız büyüyüp  ikaz etmeye başladığınız andan itibaren de kavga  gürültü başlar , olay karakol ve adliyeye kadar uzanır. Siz artık o binada oturmak istemezsiniz. Bu insanlarla aynı ortamı paylaşmak istemezsiniz.


Bu örnekler her gün yurdumuzun değişik yerlerinde yaşanmaktadır ve bu olayların sonunda işlenen vahşi cinayetler tüylerimizi diken diken etmektedir. Geçtiğimiz aylarda Yalova Koroköy’de  yaşanan ve birkaç gün önce Sakarya’da yaşanan vahşet bu örneklerden sadece ikisidir.  Şehir yaşamında şehirlilik bilincinden uzak bireylerin sayısı çoğaldıkça o şehirler artık yaşanılmaz hale gelmektedir. İnsanların mutlu olmasını bir yana bırakın ,insanların ruh sağlıkları bile tehlikeye girmektedir. Büyük şehirlerin durumu şu an bu noktalara gelmiştir. Kullanılan antidepresan ilaçların artışının temel sebeplerinden birisi de budur.


Şehir yaşamına insanların ayak uydurmasını sağlayacak kentlilik bilincidir, bu bilinci geliştirdikçe insanların , birbirine olan saygısı , sevgisi, uyumu daha kolay sağlanacaktır. Bu bilince ulaşan insanlar şehir mobilyalarını kırıp dökmeyecektir, sokaklara tükürmeyecektir, yediklerinin artıklarını gelişi güzel atmayacaktır, komşusunu rahatsız etmekten imtina edecektir, sokak hayvanlarına eziyet etmeyecektir, yeşili koruyacaktır, gereksiz gürültü yapmayacaktır, trafik kural ve kaidelerine uyacaktır diye listeyi uzatabiliriz fakat en önemlisi vahşilikten uzaklaşıp küçük çocuklarımıza zarar vermeyeceklerdir.


Bu neticelere ulaşabilmek uzun soluklu bir çalışmanın mükafatıdır. Her şeyden önce, şehirlilik bilincine ulaşmak için kültürel ve sanatsal çalışmalar büyük önem taşımaktadır. Şehrin belli başlı yerlerinde sanat ve kültür eğitimi veren yerel paydaşlara büyük görev düşmektedir. Merkezi ve yerel yönetimler bu çalışmalara gerçek manada destek olmalıdır. Sanatsal çalışmalarla yoğrulan gençlerimiz kısa sürede bu bilince ulaşmaktadır. Şehrin yeşil dokusunun korunması bu açıdan çok önemlidir.
Yeşil alanların çoğaltılması , bu alanların sanatsal kurumların varlığı ile donatılması bu alanlarda kötü amaçlı kişilerin yuvalanmasının önüne geçeçektir. Bu alanların temizliği ve güvenliğini sağlamak için ekstra bir yapılanmaya girilmesinin de önüne geçecektir. Uyuşturucu ile mücadelenin bir yönü de bu şekilde verilmelidir.


Açık Hava Müzesinden sonra uzanan dere yatağına parelel yeşil alan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü binasına kadar ‘’ YALOVA KÜLTÜR SANAT PARKI ‘’ olarak planlanmalı ve bu alanların içine serpiştirilecek sanat kurumlarının varlığı ile buraları, hem temiz , hem işlevli, hem de güvenli olarak halkın istifadesine sunulmalıdır. Yalova Belediye Meclisinde bu konunun ele alınıp buraları için gerekli olan kararın en kısa sürede alınması, buralardan rant elde etmeye heveslenen rantiyelerin de umutlarını söndürecektir.