Uğur Mumcu Kültür Merkezi önünde toplanan sendika üyesi eğitimciler, ‘Sınıf Başkanını da Yandaş Sen Seçsin’ ‘Biz Çocuklarımıza Onurlu Bir Gelecek Bırakacağız Ya Siz’ yazan pankartlar taşıyarak basın açıklamasında bulundular.

Basın açıklamasında, Eğitim öğretim yılının 12 yıldır olduğu gibi bu yıl da büyük sorunlarla başladığı belirtilerek, “ Siyasal iktidar Cumhuriyetin eğitim sistemini yok etmek için yeni adımlar atmış, piyasacı ve gerici eğitim modelini topluma dayatmıştır. Tamamen yandaşlarını kayırma amacını taşıyan, değerlendirme kriterleri belli olmayan bir mülakat yöntemiyle yöneticiler kıyıma uğratılmıştır. İktidarın taşeronluğunu yapan Hükümet –Sen kendi kadrolarına yol açabilmek için bu kıyımda önemli rol oynamıştır. AKP’nin bu yandaş kadro merakı yalnızca yöneticilerle sınırlı değildir. Yeni torba yasayla yandaş öğretmen dönemi de başlatılmıştır. Aday öğretmenlerimiz ilk yıl performans değerlendirmesine tabi tutulacak ve sonra da şaibeli bir mülakattan sonra kadro güvencesi kazanabileceklerdir.Mülakatta aranacak temel ölçüt de yandaşlık olacaktır. Böylece AKP torba yasalarla devlet memurlarının iş güvencelerini ortadan kaldırmaya, kapitalizmin en acımasız emek sömürüsü olan taşeronluk sistemi içerisine eğitim çalışanlarını da almaya çalışmaktadır.Sürgün siyasetinin bir sonucu olarak bugün öğretmenlerimiz rotasyon tehdidiyle karşı karşıyadır.Yaşamalarını zor koşullarda sürdürmek zorunda olan öğretmenlerimizi yerlerinden ve okullarından koparacak yeni bir düzenleme getirilmektedir. Bu AKP’nin kendisi gibi düşünmeyenleri emekliliğe zorlayarak yerlerine kendi yandaşlarını alma girişimidir” ifadelerine yer verildi.

Eğitim İş Yalova İl Temsilciliği tarafından bir günlük iş bırakma eylemi ile ilgili olarak yapılan basın açıklamasında; “Öğretmenlerle ve yöneticilerle ilgili bu kıyım süreci devam ederken çocuklarımız da siyasal iktidarın muhafazakar bir toplum ve tek tip insan yaratma anlayışından payına düşeni almaktadır.Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde ortaöğretime geçiş sistemi son 12 yılda 12 değişiklikle tam bir kaosa dönüştürülmüştür.Öğrencilerimizi yetenek ve başarı düzeyine göre yönlendiren bir sisteme geçilememiş, tersine TEOG Sınavlarıyla öğrencilerimiz bir kargaşanın içerisine sokulmuştur. Zoraki bir imam hatipleştirme ortaöğretim sisteminin sonucu haline gelmiştir. Tercih yapma özgürlüğü ortadan kaldırıldığı gibi ekonomik ve ulaşım olanakları hiçe sayılarak öğrenci yerleştirmesi yapılmış, nakiller şansa bırakılarak bir Nakil Toto oynatılmıştır.Devlet anayasal görevlerini bir tarafa bırakarak, kamu okullarına ödenek ayırmazken öğrenci başına 3500 Lira ödenerek, özel okullara devlet kasasından kıyak çekilmektedir.Anayasal ve evrensel bir hak olan eğitim parayla satılan bir meta konumuna indirgenmektedir.Kamusal ve eşit düzeyde sunulması gereken eğitim hizmeti paralı hale getirilmektedir.Hiçbir ödenek ayrılmayan devlet okulları sahipsiz ve çaresiz bırakılırken özel okullara 600 milyon TL gibi bir rakamın ödenmesi iktidarın artık devlet okullarını gözden çıkardığı anlamına gelmektedir.Okullarda AKP’nin anladığı bir inanç öğretisi egemen kılınmaktadır.İnanç önce siyasallaşmış şimdi eğitim sistemini etkisi altına almıştır. İnanç özgürlüğünü sağlayan laiklik, fiili durum oluşturularak ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.Laik ve bilimsel eğitim kaldırılmış, yerine AKP öğretisi konmuştur.Kapitalizm öğretmenlerimize ve öğrencilerimize azgınca saldırmaktadır. Eğitim sistemi bir taraftan gericileştirilmekte bir taraftan da sınıfsal sömürünün merkezi haline getirilmektedir.Sömürü ilişkileri eğitim yoluyla sürdürülmek istenmekte ve yoksul halk çocuklarının geleceğine karşı umursamaz davranılmaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsiz yapı ve Türkiye’nin sınıfsal yapısındaki çarpıklık eğitim sistemiyle sürdürülmeye  ve kurumsal hale getirilmeye çalışılmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Eğitim İş Yalova İl Temsilciliğinin basın açıklaması şöyle devam etti: “Hiçbir iktidar döneminde eğitim sistemi bu kadar siyasileşmemiş ve böylesine bir kadrolaşmaya sahne olmamıştır. Eğitim sistemi aklın, bilimin ve sanatın ışığında değil, dogma, hurafe ve dayatmalar içinde yönetilmektedir. Siyasal iktidarın elinde bir oyuncak haline gelen eğitim sistemi, AKP’ye oy ve seçmen devşirilecek bir mekanizmaya dönüştürülmüştür. Cumhuriyetin kazanımları gözlerimizin önünde yok edilirken, Eğitim-İş’in buna sessiz kalması düşünülemez. Eğitim İş dün olduğu gibi bugün de hem eğitim sisteminin gericileşmesine karşı çıkmakta hem de kapitalist sistemin saldırılarına karşı ülkeye siper olmaktadır. Eğitim İş eğitim emekçilerini ve çocuklarımızı ilgilendiren düzenlemelere karşı bütün eğitim çalışanlarını ‘Birleşerek kazanacağız’ şiarıyla ortak mücadeleye çağırmıştır. Ancak eğitim gündeminin gerçek sorunlarını dile getirmek yerine etnik temelli taleplerle emekçilerin ortak mücadele zemini yok edilmiştir. Biz Eğitim İş olarak emeğimize ve ülkemizin temellerine yönelen gerici ve sermayeci yönetime karşı olan tepkimizi ortak mücadele anlayışı ile ifade ettik. Emekten ve Cumhuriyetten yana tavrımızda asla yalpalamadık. Aslında özelleştirmenin ta kendisi olan eğitimin yerelleştirilmesi ve anadilde eğitim talebiyle birçok  okulumuzun yakılmak istendiği ve Atatürk büstlerine saldırıların yapıldığı bir ortamda eğitim emekçilerinin gerçek temsilcisi olan Eğitim İş; ulusal, laik, bilimsel, demokratik ve nitelikli kamusal eğitim talebini seslendirmek, yönetici kıyımına, TEOG karmaşasına, rotasyon uygulamalarına karşı çıkmak için alanlardaki yerini almıştır. Ayrıştırıcı bir talep olan anadilde eğitim için cumhuriyetin okulları yakılmakta, bayrağımıza, Atatürk Anıtı’na saldırılar yapılmaktayken, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanının sesi çıkmamaktadır. Ülkemizi etnik temelden parçalama projesinin asıl mimarı olan sömürgeci güçlere taşeronluk yapan iktidar, bölücü taleplerin sahipleriyle yaptığı anlaşmayı kamuoyuna açıklamalıdır. Bugün eğitim emekçilerinin velilerin ve öğrencilerin yaşadığı sorunlar çığ gibi büyümüş, siyasi kadrolaşma en alt birimlere kadar inmiştir. Okullar devletin halkına hizmet birimleri olmaktan çıkmış, AKP’nin eğitim büroları haline getirilmiştir. AKP hükümeti yandaş yönetici atamalarıyla başlayıp, aday öğretmenlerin mülakatla devam eden uygulamalarıyla Cumhuriyeti tehdit eden bir kadrolaşma atağına girişmiştir. Siyasal iktidarın kendisi gibi düşünmeyen hiçbir emekçiyi devlet kurumlarında istemediği açıktır. Müdürler üzerinden başlayan performans ölçme sisteminin yakın zamanda öğretmenlere ve diğer eğitim çalışanlarına da uygulanacağı, bu performans kriterlerinin tüm eğitim çalışanlarının iş güvencelerinin ellerinden alınacağı bir süreç açıkça yaşanmaktadır. Eğitim bilim işkolunda örgütlü sendikaların öncelikli görevi bu tehlikeyi görerek daha büyük ve etkin eylemleri örnek olmalıdır.Eğitim İş, 24 Eylül iş bırakma eyleminde yaptığı öncülüğü bundan sonraki eylemliliklerde de gösterecektir. Ancak hiçbir sendikal yapının haklı taleplerle yapılan eylemleri meşru olmayan zeminlere çekerek, emek cephesini bölmeye hakkı yoktur. Öyle görülüyor ki, AKP’nin emekçilere ve ulusa karşı saldırıları devam edecektir. Emekçiler için de bu yıl eylem yılı olacaktır. Boyun eğeceğimizi düşünenler yanıldıklarını göreceklerdir” 

Editör: TE Bilişim