‘’ Musıki terbiye ve ibadettir ‘’ der, ünlü filozof Konfiçius . İngiliz yazar ,şair toplum bilimci John Ruskin’de ‘’ Sanat İbadettir ‘’ demiş . Biz, sözün Konfiçius’a ait olanını musıki çalışmaları yaptığımız Yalova Musıki Derneği’nin salonuna bundan otuzbeş sene önce astık. Çalışmalarımızın ciddiyetini simgelemesi bakımından çok önemsediğimiz bir anlayışı temsil etmektedir.

Aslında sanat dinden doğmuştur da diyebiliriz. Dini duygular en güzel ve en heyecan verici ifadesini sanat eserlerinde bulur. Bu sebeple ilkel toplumlarda dans , müzik ve plastik sanat eserleri bir ibadet biçimi ve vasıtası olmuştur. Mensup olduğumuz İslam dini dahil bütün dinlerin mabetleri o toplumların en önemli sanatsal öğeleri ile donanmıştır. Binlerce yıldan sonra bugün de sanat bu dinsel özelliğini kaybetmemiştir. Bu gün de sanatçı en büyük ilhamını yaratanın özene bezene donattığı dünyanın en büyük sanat eseri olduğunu kabul ederek , bu tanrısal özelliğin yaratıcılığını kullanmaktadır.

Bir şeyin sanatsal özellik taşıması için, en önemli olan şey, yaratıcılık yönünün olması ve mükemmelliğe yönelmiş olmasıdır. Bu sanatsal varlığı meydana getirecek kişide de yaratıcılık ve mükemmelliyetçilik vasfı varsa ancak sanatçı sıfatını taşıyabilir. Kainatı yaratanın özellikleri olan bu sıfatlar ancak ve ancak onun yarattığı kişiye verdiği bir lütuftur ve o lütufa ihsan olmuş kişiler de özel insanlardır. Sanatçı, tanrıyı en büyük üstat ve tabiatı da onun bir şaheşeri olarak kabul eder.

Uzayın yüzlerce ışık yılı derinliklerinden bizlere haberler veren büyük bilgin Einstein’da bir gün böyle bir yükselişin heyecanına kapılarak keman virtiözü Menuin’in kemanını dinlerken, adete vecde gelip , ‘’Tanrım ‘’ diye bağırmış.

‘’ Tanrım. Senin güzel bir ses olarak tecelli ettiğini gördüm ‘’