Ayrıcalıklı yaratılmış insanlardır sanatçılar. Dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insanın içinde çok küçük bir kısmı sanatçı kimliği taşır. Bu kimliğe sahip olmak için her şeyden önce yetenek denen Allah vergisi bir özelliğiniz olacak ve sonra bu özelliğinizi geliştireceksiniz . Uzun yıllar sürecek bir emek ve alın teri sonunda bu kimliğe sahip olabilirsiniz. Yetenek yoksa istediğiniz kadar çalışın netice çıkmaz, ama daha önemlisi de ; yeteneği olan da emek ve alın teri dökmeden, eğitim almadan bir yerlere gelemiyor.Bunun birkaç istisnası vardır fakat malum istisnalar kaideyi bozmuyor.

Ömrünü yeteneğini geliştirme yolunda tüketmiş insanların ortaya koyduğu sanatsal değerler de gereken saygıyı görmelidir. Hem maddi anlamda hem de manevi anlamda sanat eserlerine gereken değer verilmelidir. Gelişmiş ülkelerle bu alanda aramızdaki makas çok açık. Bizde sanatçı ve sanatçının yaratmış olduğu sanat eserleri gereken değeri bulamıyor. Bu, genel kültürümüzle ve yasal düzenlemelerin eksikliğinden kaynaklanan bir durum. Bu alanda yapılacak daha çok işimizin olduğu en yetkili ağızlardan da itiraf edilmiştir. Biz büyük bir sabır ve özlemle telif hakları ve sanatçılar lehine yapılacak yasal düzenlemeleri beklerken umut kırıcı haberler gündeme düşmektedir.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün büyük bir ekonomik krizi içine girdiği haberleri gündeme bomba gibi düşüyor. Bir çok yeni eser yıl sonuna kadar sahneye koyulamayacak , turneler iptal edilecek , festivaller iptal edilecek vs.

El insaf daha yılın ortasına bile gelmeden bütçesi tükenen bir sanat kurumu nasıl verimli olabilir ki ? Geçtiğimiz yıl bu tür bir haber gözüme çarpmadı , bu yıl bu kurumun bütçesi % 55 eksiltildi mi ? yoksa bu yıl planlanan bütçe hesapsız kitapsız kullanılarak yarı yolda mı kalındı ? Akla gelen her olasılık bir beceriksizliğin olduğunu gösteriyor. Genel Müdür Selman ADA dünya çapında tanınmış bir sanat adamı, ama 2015 yılında göreve geldiği bu kurumu da sorusuz çalıştırmak onun sorumluluğunda.

Benim bu gün yazmak istediğin konu bu genel müdürlüğün sorunlarından biraz daha farklı ama konu güncel olduğundan bir pragraf ta olsa bu konuya değinmek istedim.

Şimdi anlatacağım anekdotun , sanatçının ve sanat eserinin değerinin anlaşılması açısından önemi var ve bir devlet büyüğünün örnek teşkil edecek duyarlığını göstermek için güzel bir anı olduğunu düşünüyorum.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’da olduğu günlerden bir gün bir çalışma yemeğinde Atatürk’ün sofrasında yakın çalışma arkadaşları var ve masanın hemen yanına kurulmuş bir masada da dönemin büyük üstat müzisyenleri var. Konuşmalar ve sohbet aralarında Gazi paşa tarafından istenen şarkılar çalınıyor ve konukların eşliğinde çok keyifli ve coşkun bir hava içinde gecenin ilerleyen saatlerine kadar geliniyor. Konuşulan konu ve sohbet dönüp dolaşıp Mehmet Akif ve İstiklal marşına geliyor. Gazi paşa dönün Münir beye ricada bulunuyor. ‘’ Hadi, bize İstiklal Marşını okuyunuz ‘’ Sonrası Münir beyden dinliyoruz. - Gece boyunca alışkın olduğumdan daha fazla içmiştim. Başım dönüyordu ve okuduğum şarkılarda bazı sesleri tam doğru olarak çıkaramadığımı biliyordum. Gırtlağım yorgundu , İstiklal Marşının tiz yerleri vardı ve kendime güvenemedim. - Bağışlayın beni Gazi Paşa Hazretleri ,İstiklal Marşını okumayayım… - Birden Paşanın gözleri şimşeklendi. - Neden o ? - İliklerime kadar titredim, fakat düşüncemi de olduğu gibi söyledim; - Paşam içkiliyim, gırtlağım da yorgun,sesleri bozuk düzen çıkarıyorum , şarkılar için belki müsamahanıza sığınabilirim ama İstiklal Marşında tek bir notanın dahi hakkını veremezsem siz beni bağışlamazsınız. Onun için söylemekten korkuyorum. - Atatürk’ün kaşları gevşedi , gözlerine sıcak ışıklar doldu… - Haklısın çocuk… Sen şimdi İstiklal Marşını okuma bize, hadi bir Rumeli Türküsü söyle .. - Ve ben türküye başladım ‘’ Alişimin kaşları kare, sen açtın sineme yare ’’

Münir Nurettin SELÇUK , Türk Sanat Musıkisinde üstat seviyesine ulaşmış döneminin en önemli ses sanatkarlarından biridir ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sofrasının konuğu olma şerefine ulaşmış bir sanatçıdır. Sanat eserinin icra edilmesinde gösterilecek titizliği bütün yaşamı boyunca

uygulamış örnek bir şahsiyettir. Mustafa Kemal Atatürk’ te bulunduğu mevki olarak düşünüldüğünde bir ülkenin kurucu ilk Reisicumhurudur..Bir sanatçıya ricası aslında bir emirdir, fakat sanatçının emri yerine getirmeyişinin sebebini dinleyip anlayışla yaklaşımı sanata ve sanatçıya gösterdiği bir saygıdır. Sanat eserlerinin konserlerde icra edilmesine gereken önem ve titizliğin gösterilmesi sanatçının ve yönetmenin asli görevidir. Bu konuda hiçbir mazeret kabul edilemez…Bilhassa konserlerde