Yalova dün gerçekten içi kan ağlayarak bir ağaç kıyımına destek verdi. Farklı bir çözüm aranmadığını savunanlar elbette olacaktır, saygı duyarım. Ama Yalova’nın girişinde yıllardır kanayan yaraya tuz basmak bir CHP iktidarına rastladı. Yıllardır geciken bir çözüm önerisinin olmaması bugün gelinen noktanın özetidir. Her yaz sezonunu bırakın, her Cuma ve Pazar akşamlarında yaşanan araç trafiği tıkanıklığı ve Yalova’yı adeta ortadan ikiye bölen karayolunda ilk ciddi adım içimizi de acıttı. 

Herkes ahkam kesecek. Herkes fikrini söyleyecek ancak o yolun ve dört yolun çilesini çekenlere hiç bir şey sorulmayacak. 

Hele bir de Yalova’da yaşamadan neyin ne olduğunu bilmeyenler fikir yürütecekler ki asıl gereksiz olan işin bu noktası olacak. 

Trafiği yoğunlaştıracak bir devlet hastanesini, bir Adliye Sarayını aynı noktaya taşıyanlar hiç konuşulmayacak. Zamanında yapılan plansızca işlere hiç değinilmeyecek. Enerji hatları ve otoyol için kesilen ağaçlar hiç görülmeyecek, bizim Dörtyol olay olacak. 
Yapacak bir şey yok. 
Soran olursa söyleyeceğiz.
Siz hiç hastanızı acile götürdünüz mü diye. 
Meraklısına soracağız.
Cuma akşamı Çiftlikköy’den Yalova’ya kaç dakikada geldin diye. 
Hiç anlamı yok. 
Ağaçlar kurtarılır mıydı?
Belki evet!

Peki şimdiye kadar neden yapılmadı? Şimdiye kadar neden kaçıldı? 3-5 tanesi taşınsa ne olur, kesilse ne olur? Çıkın sokağa sorun bakalım. Minibüsçüye, taksiciye, yayaya, yolcuya…

Sorun bakalım, Gazi Osman Paşa, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa mahallelerinde oturanlara sorun bir hele! Çocukları okuldan gelirken beklemelerini. İşe giderken korkularını! İşin bir diğer tarafı da şudur. CHP masanın karşısında otururken siyasi rant uğruna rahat sallamak ile, masanın koltuğunda oturarak, sorumluluk almanın siyasi acısını yaşıyor bence. 

Ne sallamak var, ne de sallanmak. Koca bir bombada kucağına bırakılınca ya kol kopacak, ya bacak. Ve acıtacak! 

Başka çare kısa vadede, kısa planda yok. 
İşinize gelirse…