Ceza caydırıcı olamıyor ise aynı hatalar tekrarlamaya devam edecektir.

Bir önceki yazım cezanın caydırıcılığının yarattığı tehlikenin sonuçlarına göre belirlenmesi gerektiği ile ilgiliydi. Ceza caydırıcı olamıyor ise aynı hatalar tekrarlamaya devam edecektir. Telefonlarımız bizi dinliyor büyük ihtimal ile trafik ve ceza  konusunda fikir alışverişi yaptıktan hemen sonra sosyal medyada bir video çekimi telefonumda karşıma çıktı. Video özetle;  Kuzey ülkelerinden birinde idi ya Norveç ya İsveç, otobanda 235 km hız ile lüks araba ile sürat yapan gencin ehliyetine el konulmakla birlikte, bindiği lüks araç otomobil hurdalığında parçalanıyor ve bu video  kayıtlara alınıyor, örnek olsun diye de sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya servis ediliyor.

Ülkemizde ise, her şey  mış gibi yapılıyor. Ölüm ile sonuçlanan motorsiklet kazası akabinde, birkaç gün ah vah ediliyor, birkaç gün trafik kontrolü yapılıyor sonra herkesin yeni bir can gidene kadar hafızalarından siliniyor. Yaşam tarzımız bu oldu. Toplumsal hafızamız kayboldu. Dilimizden düşmeyen ‘’balık hafızalı olduk’’ sözü artık bizim gerçeğimiz gibi.

Bizler yetiştik hayat bilgisi, vatandaşlık bilgisi derslerine. Halen hafızalarımızda depremde nasıl davranacağımız. Karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa, tekrar sola baktıktan sonra karşıya geçeceğimiz. Kıyıları kullanmanın tüm vatandaşların anayasal hakkı olduğu. Yalova’da Gazipaşa Caddesinde denize sıfır eski Kaymakamlığın önünde denize girme hakkı olduğunu biliyordu o zamanın gençleri.

İlk Okullarımızda artık ilk yardım dersleri, kişinin Anayasal hakları, trafik kuralları,  araçlar ile teorik ve pratik bilgi, tarım bilgisi, ormanların önemi vb. kişinin, toplumun, dünyanın günümüzdeki ihtiyaç ve sorunlarının öğretilmesi, üzerine basa basa çocuklarımızın beyinlerine işlenmesi gerekir. (Örnek: Yalova Belediyesi’nin Adnan Menderes Mahallesinde çocuklar için yaptığı trafik parkurunun sayısı arttırılmalı gerekirse her okulda yapılması zorunlu kılınmalıdır.)

Ülkemizde insan hayatı önemsizleştikçe, beyinlerimiz yurt dışına gitmeye başladı. Vizyonu olan gençlerimize ihtiyacımız var. İnsan hayatına önem veren mutlu insanlar olmak birinci önceliğimiz olmalı. Bunu da ancak yeni nesillerimizi iyi eğiterek, ülke sevgisi aşılayarak, beyinlerimizin ülkemizi  terk etmemeleri halinde sağlayabiliriz.

Bütün bu olması gerekenlerin aksine günümüzde, siyaseten kutuplaştık, önceliğimiz siyaset ve ekonomi oldu. Toplumsal önceliklerimiz tamamen değişti. Giden beyinlerimize güle güle diyebiliyoruz. Sivil toplum örgütleri her geçen gün pasif hale geliyor. Çok hızlı unutuyoruz. Kendimize dokunmadığı takdirde tepki göstermiyoruz.

Değişmeliyiz, değiştirmeliyiz. İyi niyet dilekleri ile bunları sosyal medyada paylaşmayla değişmeyecek hiçbir şey.

Son günlerde yaşanan acılarımız biraz dağıttı beni. Korkularımı arttırdı. Kendimiz için bir beklentimiz olmasa da koruyacak, kollayacak canlarımız var.

Normalleşen kuralsızlıktan bir örnek ile bitirmek istiyorum.

Termal-Kadıköy ana yolu üzerinde Karaca çiftliği yakınında 100 metre ileriye gidip dönüş yapabilecek yeri var iken görüş hakimiyetinin olmadığı asfalt yol üzerinde birkaç manevra ile olduğu yerde gidiş yönünün tersine dönen bir araç gördüm geçenlerde. Öne şaşırdım ne yapıyor hızlı bir araç gelse ortadan çarpacak hayatını riske atar mı insan diye söylendim. Sonra bu dönüş şeklinin her gün  şehir trafiğinde yapıldığını düşününce demek artık bu uygulama normal bir uygulaya dönüştü diye düşündüm. Geçen günlerde bende trafik boş iken Rahmi Üstel Caddesinde aynı şeyi yaptım. Sonradan pişman olsam da o an çok normal geldi. Çünkü her gün gözümün önünde aynı şey yapılıyor.  Çok uygulayan olduğu için (özellikle yabancı misafirlerimiz) kural dışılık normal gibi görünmeye başladı. İncelense belki de bu yanlış araç kullanımı ile ilgili kesilen trafik cezası yoktur veya çok azdır.