Bugünkü yazımızın başlığı metafor, aynı zamanda Sn. Metin Sözüçetin’in gazetemizdeki köşesinin adı. Kendilerinden izinsiz konuyu ele almamı sanırım hoşgörüyle karşılar.

Bir şeyi sözle anlatmanın türlü yolları vardır. Anlatımı etkili kılmak, anlatıcının yeteneğine bağlıdır. Eğer söz konusu bilinmeyen veya görülmemiş şeyse, en kolay yol metafor kullanmak yani bilinen bir şeye benzetilerek anlatmaktır.  Soyulmuş haliyle, bir tropikal meyve olan ananası, görmemiş, tatmamış birisine “tıpkı bir kavun gibi” benzetmesiyle anlatabilirsiniz. Burada kavun metafor olarak kullanılmış olur. 

Gezip görülen bir yeri anlatırken bulunan yerlerdeki benzerliklerden yararlanır. Aynı dönemin tarihi yapıları birbirinden farksızdır. Mimari açıdan görünümleri benzerdir. Bu da anlatıcıya kolaylık sağlar. 

İsimlerimiz bir anlamda metafor değil mi? Kızlar için çiçek isimleri çokça kullanılanlar. Gül, Yasemin, Filiz, Selvi, Reyhan. Yıldız, Mehtap, Asuman, Deniz doğa güzelliklerinden yakıştırılan isimler. Erkekler için daha çok güç ve kuvvet çağrıştıran benzetmeler. Mert, Yiğit, Metin, Çetin, Aslan. Kimileri için o da yetmez  Alpaslan.

Metafor kullanımı deyimlerde de karşımıza çıkıyor. Çoğunlukla söze derinlik, genişlik ve canlılık kazandırmak amacıyla bu benzetmeler yapılır.

Kız için selvi boylu, erkek için fidanboylu demekle vücut yapısındaki zerafet dile getirilir. Kalem kaşlı, kiraz dudaklı, gül yanaklı, yüz güzelliğinin çarpıcı benzetmeleridir.

Bir şeyin sertliğine vurgu yapmak için “çelik gibi” yumuşaklığına ise “pamuk gibi”, “lokum gibi”  deyimler kullanılır. Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Gözle görülür, elle tutulur varlıkların anlatımına yardımcı olacak benzerleri kolayca bulanabilir.

Ancak duyguların anlatımı farklıdır. Her ne kadar acı çeken bir kişinin acısı yüz ifadesinden anlaşılabilir olsa da, sevinçli birinin hareketlerinin ve gülücükleri duygularının göstergesi ise de esas boyutunu duyu sahibi kadar anlayamayız.

Şair sevgisini şiirindeki sözcüklerinde yansıtır. O şiiri okuyan veya dinleyen, şair kadar duygulanabilir mi? Bu şairin ustalığına bağlı olduğu kadar karşıdaki kişinin duyarlılığına, algılama derecesine de bağlıdır. Bir müzik eseri gerek bestesi gerekse sözleri ile kiminin beğenisini kazanırken kimilerinin hoşuna gitmez. Oysa o eser sahibi, en duyarlı anında böyle bir şey ortaya çıkarmıştır.

Romancı hikayesindeki kahramanları konuştururken onların duygularını anlatmaya çalışır. Okuyucusunu o ortama çektiği ölçüde etkiler veya okuyucu anladığı ölçüde etkilenir. 

Duyguları anlamak için yaşamanın daha gerçekçi olduğu söylenir. Hatta bu konuda Napolyon üzerinden anlatılan bir öykü vardır: 

Napolyon bir gün onu izleyen düşmanlarından kaçarken bir bakkal dükkanına girmiş. Adamın kendisine hemen saklamasını söylemiş. Bakkalda Napolyon’u arka taraftaki ardiyeye saklamış. Biraz sonra gelenlerin sorusuna cevap olarak “şu tarafa kaçtı” diyerek başından savmış. 

Bir süre sonra Napolyon’un muhafızları yetişmişler. Tehlikenin geçtiğini görüp ortaya çıkan Napolyon’a, Bakkal, densiz bir soru sormuş. “Efendim af buyurun ama merak ettim” demiş. “Ölümle bu kadar burun buruna gelmek nasıl bir duygu”

Napolyon’a böyle bir soru sorulur mu? Öfkelenmiş, tepesi atmış “sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçer gibi konuşuyorsun” diye bağırmış, askerlerine hemen adamı kurşuna dizmelerini emretmiş.

Askerler bakkalın gözünü bağlayıp duvar önüne dikmişler karşısında ateş emrini beklemeye başlamışlar. Bir süre sonra Napolyon bakkalın yanına gelmiş, gözlerindeki bağı indirmiş. Tir tir titremekte olan bakkala “işte böyle  bir duygu” demiş. 

İşte bu öykü de uygulamalı bir metafor örneği.