Sorunlar ait olduğu yere ve şekline göre farklılıklar gösterir. Kişisel sorunlara, toplumsal sorunlara, ülke sorunlarına aynı gözle bakılamaz. Karşılaşılan olumsuzluklar, güçlükler, engeller ve çözüm gerektiren her şey şekil bakımından çok değişik yapıda sorunlardır.

Sorun ait olduğu yer ve kişilerce sahiplenirse çözümü kolaylaşır. Aynı zamanda sorunun şekli, nereden kaynaklandığı, oluşmasına yardımcı olan etkenler bilinirse ona göre gidermenin yolları aranır. Yoksa körü körüne savaşmak sonuç vermeyeceği gibi maddi ve manevi kayıplara neden olur.

Bugün ülkemizin en büyük sorunu nedir diye sorulsa çoğunluğun vereceği tek bir yanıt var. Adını belki değişik sözcüklerle ifade edecekler ama herkesin söylemek istediği aynı şey olacak. Zaten sıkıntı buradan, adını koyamamaktan doğuyor. Güneydoğu sorunundan tutun, terör sorununa kadar çeşitli tanımlamalar en sonunda kürt sorununa bağlandı. Son otuz yıldır doğru bir teşhis koyulamayan kararlı ve etkili bir politikayla üzerine gidilemeyen baş belası, onbinlerce şehide ve bir bölgeyi yeni baştan inşa edecek kadar maddi kayıplara neden oldu.

Güneydoğu bölgesinin geri kalmışlıktan kaynaklanan sorunları vardı ve hala var. Aynı tür sorunlar ülkenin başka yerlerinde, anadoluda yok mu? Şırnak’ın bir köyünde yaşayan bir vatandaş ile Yozgat’ın bir köyünde yaşayan vatandaş, yoksulluk yönünden aşağı yukarı aynı düzeyde değil mi? Göz önünde bulundurulması gereken önemli bir nokta, birincisini sömüren feodal yapı ne yazık ki ortadan kalkmış değil. Köyler köylüleriyle birlikte ağaların malı. Şu anda bu ağalardan bazıları siyaset alanında ve Mecliste.

Ekonomik sorunların yansıması, şiddet yoluyla yasa dışı çıkar sağlama olaylarının üzerine oldu. Giderek büyüyerek bir terör sorunu haline geldi. Bilindiği üzere örgütlenmeleri sonucu PKK denilen dağ kadrosu gündeme oturdu. Yıllar süren uğraşlar sonucu 2000 yılında neredeyse terör sorunu sıfırlanmış duruma geldi.

Ne yazık ki, orada kalmadı. Yer altında yapılanmaları devam etti. Olay mevcut hükümetlerce hep siyasi çıkar sağlama amacıyla ele alındı. İstenen neydi? Başkaldırıların nedeni hep Kürt halkının haklarının elde edilmesi olarak dile getiriliyordu.

Sanki Anayasa ve yasalar karşısında T.C vatandaşı olanlar arasında etnik kimliklerine göre farklılıklar varmış gibi. Cumhuriyet kurulduğundan beri bu ülkede Cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili, genelkurmay başkanı, hakim savcı, vali olmak için insanların, Türk mü, Kürt mü, Laz mı, Çerkez mi, Arnavut mu olduklarına bakılıyordu. Her vatandaş eşit hak ve özgürlüklere sahipti.

Terörü besleyen mali kaynaklar, uyuşturucu, silah, sigara kaçakçılığı, haraç toplama kurutulmadan bir yere varılamayacağı bilinmeli. Bu yoldan rant sağlayanlarında  terörün bitmesini istemeyecekleri unutulmamalı.
Dış çıkar çevrelerinin örgütü kendi amaçları doğrultusunda kullanmaları ve kışkırtmaları ayan beyan ortada. Bu nasıl göz ardı edilebilir. 

Biz ne yapıyoruz? Hoşgörü sınırlarını zorlayarak , olayı Kürt sorunu olarak kabullenip taviz üstüne taviz veriyoruz. Habur karşılaması, açılım saçılımlar, sonucu başından belli aldatmacalardan başka bir şey değildi. Bunlar yarardan çok onların şımarmalarına neden oldu.

Son gelinen nokta barış görüşmeleri. Resmi adı İmralı süreci. Bu düpedüz bir pazarlık. Hem de kiminle terörist başıyla. Yakalanıp size teslim edilen ve sonra yargılanıp müebbet hapse mahkum olmuş biriyle.

Adamların istekleri belli, bölünmeye kadar giden tartışılması bile söz konusu olmayacak değerde şeyler. Bunlara ilaveten bebek katilinin son isteği, yeni anayasa hazırlanmasında, kürtlerle ilgili bölümünü, eğer böyle bir bölüm olacaksa, seçtiği ülkenin kendileriyle gurur duyduğu iki zatın yazması. Mubarek sanki oda servisine sipariş veriyor. Başka arzunuz?

Bir taraftan Mardin’de bir polis memuru şehit ediliyor, öte yandan Hakkari’de 200 PKK lının bastığı karakolda bir mehmetçiğimiz şehit oluyor. Önceden haber alınıp tedbir alınmasa belki daha ağır kayıp verilecekti.

Bir diğer yanda Paris’te öldürülen üç terörist kadının cenaze törenine at gözlüğü ile bakıp örgüt paçavralarına sarılmış tabutları görmeyip barış çığlıkları atan yandaş yalaka medya.

Manşetler: terör duracakmış, bu sefer olacakmış, sağduyuymuş, Diyarbakır sözünü tutmuş, bir eşik aşılmış. İnşallah dedikleri gibi olur. Ama şu bir gerçek eli silahlı katillerle pazarlık yapılmaz.