Bundan yıllar evvel Ankara Devlet Tiyatrosunda oynanan Karmen temsilinde rolü olan bir eşşek hastalanınca temsil o gün iptal edilir. Sanatkâr eşşeğin, rolunu oynayacak başka bir eşşek bulunamadığından tiyatroda kısa çaplı bir kriz yaşanır. Bu haber o günlerde, ilk önceleri küçük bir havadis olarak basında yer alır, fakat daha sonra mühim bir mevzu olarak olay genişler ve gerek mizahi , gerek ciddi bir konu olarak ele alınıp konu hakkında çeşitli yazılar yazılır.

Eşşek deyipte geçmemek lazımdır. Malum merkepler sağlam ve dayanıklı hayvanlardır. Pek kolay kolay hasta olmazlar bu sebeple de Türkçemize ‘’ Eşşek Gibi ‘’ deyimi yerleşmiştir. Bu sanatkar eşşeği hasta eden bir sebep mutlaka vardır , ben bu eşşeğimizi mutsuz ve hasta eden sebep üzerinde fazla durmadan, konuyu başka bir mecraya getirmek istiyorum.

Sözümüz meclisten dışarı ‘’Eşşek ‘’ tabiri insanlar arasında bir hayli önem taşımaktadır.Nasrettin Hocanın eşşeği fıkralardan taşmış, günlük hayat içirisinde kıssalardan hisse çıkarmak için önemli misaller oluşturmuştur.

Dikkafalılar için onun inatçılığı ileri sürülerek örnekler verilir. Tevekkül etmek babında özel bir numune olarak gösterilir. Hayvancağızın hep düşünür görünüşü sebebiyle Filozof olarak da adlandırılır. Bu düşünceli halinin temel sebebi ise, sırtına yüklenen aşırı yükleri nasıl taşıyacağını hesaplamasındandır . Köylünün bütün ağır işlerini, hep ona yüklenir , kanaatkardır, mazlumdur , alçak gönüllüdür, bütün tevekkülüne rağmen sopa ile dayağı hep o yer. Yol kenarındaki otlar onun yeğane gıdasını teşkil eder, masrafsızdır, yuları ve semeri zaten pek pahalı şeyler değildir. Yavrusu olan sıpası da şirin olama itibarı ile sevimli bir mahluktur. Bütün bu meziyetlerine şimdi , birde sanatçı tavrını ilave etmek lazımdır.

Çünkü ona kanaatkâr olmayı , tevekkülü ve sanatçı özelliklerini öğreten bir mektep yoktur. Uzun kulakları , sürmeli gözleri kendisine anadan doğma olarak verilmiş bir canlıdır. Mektep , Medrese, konservatuar görmüş bir insanla bir tutulamaz. Bu özelliklerini gözönünde tutan Ankara Devlet Tiyatrosunun yöneticileri de, icrayı sanat eylerek hünerlerini gösteren eşşeğimize on lira yövmiyi layık görmüşler. Sakın on lira yövmiyeyi küçümsemeyin , çünkü o temsilde rol alan pek çok sanatkârın ücretinden fazlaymış sanatkâr eşşeğimizin yövmiyesi .

Bütün bu yazdıklarım bir hikaye değildir, gerçekten yaşanmış bir olaydır. Türk Musıkisi Derğisinin 1948 yılı Haziran sayısında anlatılan bu olay, dünümüzde ve bu günümüzde sanatkarlara verilen değerin anlaşılması açısından çarpıcı bir özellik taşımaktadır.

Sanatkar eşşeğimiz o yıllarda verilen ücretten her nekadar memnun olsa da, herhalde çalışma şartlarından memnun olmadı ki hastalanıp temsile çıkmadı. İnsanların çalışma şartlarını beğenmeyip grev yapmasına benzer bir olayın, sanatçı bir eşşek tarafından gündeme taşınması , ülkemizde herhalde basına ilk defa Ankarada yansımıştır. Adaletin eksik olduğu yerlerde hayvanlar bile mutlu olamaz.