Yalova Barosuna bağlı avukatlar, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde, Cevdet Aydın Parkı önünde buluşarak basın açıklaması gerçekleştirdi. Yalova Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Beyza Demirel’in okuduğu açıklamada, “Mirabal Kardeşler olarak bilinen üç kadın Dominik Cumhuriyeti'nde verdikleri insan hakları ve demokrasi mücadelesi nedeniyle otorite tarafından hedef gösterilmeleri üzerine 25 Kasım 1960’da tecavüz edilerek vahşice öldürüldüler. Bu güçlü kadınların mücadelesini ölümsüzleştirmek adına Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1999 yılında, 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak kabul etmiştir. 25 Kasım; tüm dünyada kadınların şiddete karşı mücadelesinde yalnız olmadığının ilanıdır. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna göre Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.  Kadına Yönelik Şiddet ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi (DEVAW)'nde "Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanmasıdır." şeklinde tanımlanmıştır. Ne yazık ki bugün de kadına karşı şiddet demokratik toplum bilincinin gelişmesi ve toplumumuzun ilerlemesinin önündeki en büyük engel olarak durmaya devam etmektedir. Türkiye’de yaşayan on kadından dördünün, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kaldığı araştırma sonuçları ile sabittir. Ülkemizde her yıl yüzlerce kadın, kadına yönelik şiddet neticesinde hayatlarını kaybetmektedir. Bugün 2022 yılının 329. Günündeyiz ve sadece bu yıl yaklaşık 345 kadın uğradığı şiddet neticesinde hayatını kaybetti. 345 insanın yalnızca kadın oldukları için en temel hakları olan yaşam hakları ellerinden alındı. Peki bu şiddetin kökeni nedir? Kadına karşı şiddetin kökeni toplumsal olarak yapılandırılmış cinsiyet eşitsizliğidir. Dünya Ekonomik Forumunun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2022 Raporu’na göre toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesisi için, dünya, 132 seneye ihtiyaç duymaktadır. Aynı raporun, cinsiyet eşitliği sıralamasında Türkiye,146 ülkenin bulunduğu listede 124. sırada yer almıştır. Alt başlıklar değerlendirildiğinde ise Türkiye cinsiyet eşitsizliği konusunda dünyada, Ekonomik Katılımda 134., Eğitim Düzeyinde 101., Sağlık ve Hayatta Kalmada 99., Siyasi Katılımda 112. sırada yer alıyor. Şiddet zeminini ortadan kaldırmadan yalnızca siyasal söylemler ve şiddet uygulandıktan sonraki mücadeleyi esas alan yasal düzenlemelerle bu verilerin değişmeyeceği, kadına karşı şiddetin ancak mücadelenin toplumsal düzeyde ortak ve kararlı bir şekilde yürütülmesi neticesinde önlenebileceği açıktır. Şiddetle mücadele için bir an önce gerçekçi adımlar atılmalıdır. Anayasaya aykırı olarak çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe sokulmalıdır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Engellenmesine dair Kanunun tüm kurum ve kuruluşlarla eksiksiz uygulanması sağlanmalı, kanunun şiddetin önlenmesi için ön gördüğü koruma tedbirleri uygulamacıların keyfiyetine bırakılmamalıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadele için açıklanan ulusal eylem planları kâğıt üstünde bırakılmadan hayata geçirilmelidir. Kadının birey olduğunun kabulünü sağlayacak toplumsal zihniyet dönüşümü gerçekleştirilmelidir. Ataerkil düşünce yapısının değiştirilmesi için başlı başına psikolojik şiddet unsuru olan cinsiyete dayalı eril söylemlere toplumsal yaşamın hiçbir alanında göz yumulmamalıdır. Toplumun tüm kesimlerine toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri verilmeli, özellikle çocukların eğitim sürecinde bu konu okullarda ders müfredatına alınmalıdır. Kadın istihdamının artırılması ve kadınların iş hayatına aktif katılımlarının sağlanması için ayrımcı uygulamalardan vazgeçilerek yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Şiddet mağduru kadınlar ve çocuklar devlet tarafından korunmalı, sığınma evleri arttırılmalı, şiddet uygulayanların ve mağdurların rehabilitesi sağlanmalıdır. Yalova Barosu olarak; her gün olduğu gibi bugün de kadına karşı şiddetin karşısında şiddet mağdurlarının yanında olduğumuzu, şiddet döngüsünü kırılıncaya, yalnızca kadın olduğu için şiddete uğrayan tek bir kişi kalmayıncaya kadar mücadelemizin devam edeceğini kamuoyuyla paylaşıyoruz” ifadelerine yer verildi. Basın açıklamasının ardından Yalova Barosu avukatları kadın vatandaşlarımıza ‘Cesaret Sizden, Destek Bizden’ yazılı yaka kartları dağıttı.

Editör: TE Bilişim