Kültür ve sanat, baş aktörü insan olan toplumsal bir süreç. Her insan sanatın bir parçasıdır. Olmalıdır da. Benim yeteneğim yok diye bir kenara çekilemez. Herkes bir Van Gogh olamaz. Fazıl Say kadar hem kompozitör, hem piyano virtüözü de olamaz.

 Hiç olmazsa herhangi bir sanat dalında kendi çapında bir şeyler üretebilir. Yapıtları bir şaheser olmasa bile o uğraş ona kültürel anlamda çok şeyler kazandırır.

Bunun dışında insan izleyici olarak sanatın içindedir. Aslında sanat izlenmek için yapılır. Çünkü sanatçının iletmek istediği bir mesajı vardır. Sanat aynı zamanda bir eğitim aracıdır. Her aydın kişi, ilgi duyduğu alanda çevresindeki etkinlikleri yakından izler ve katılır.

Kültür-Sanat sürecinin ilk iki ayağını sanat ve sanatçı oluşturursa, üçüncü ayak mekandır. Yani eserlerin üretildiği ve sergilendiği alanlar. Konser, tiyatro ve sinema salonları. Bunlar aslında birbirinden farklı ve ayrı özellikler taşıyan yerler ise de bizde genelde bir tek yapıda toplanabiliyor. Ayrıca sergi salonları ve galeriler. Hatta spor sahaları ve salonları. Bir açıdan spora da bir kültür ve sanat olayı olarak bakabiliriz. Bir buz pateni ve dansı yarışmasını gözünüzün önüne getirin. Estetikle hareketin uyumu, müzik eşliğinde insanı büyülemiyor mu?

Ve son olarak her tür sanat eserinin hayata geçirildiği atölyeler. Bütün bu yerleri Kültür ve Sanat Merkezleri adı altında toplayabiliriz.

Yaşadığımız kente, Yalova’mıza baktığımızda, Kültür ve Sanat etkinlikleri yönünden azımsanamayacak kadar hareketli olduğunu söyleyebiliriz. Gösteri alanları için ise aynı olumlu görüşü ileri sürmekte sanırım zorlanırız.

Yaklaşık dörtyüzer koltuk kapasiteli iki salondan birincisi, çalışmayan veya çalıştırılmayan klimasıyla Halk Eğitim Merkezine ait. Diğeri RDKM içindeki, ilk girenlerde ödenek yetmemiş de tavan kaplaması yapılmamış izlenimi yaratan, salon. RDKM oldukça geniş bir alana, hem de şehrin en merkezi yeri sayılabilecek noktaya kondurulmuş, o salon dışında pek fazla işlevi olmayan bir yapı. Gerek dış görünümü, gerekse karmaşık, ne amaca yönelik olduğu pek belli olmayan iç yapısı ile garip bir yapı.

Yıllardır Türk Sanat Müziği sahnelerinde yoğun çalışmalarını sürdüren ve pek çok başarılara imza atmış değerli dostum ve kalem arkadaşım, Sayın Faruk Ömer Öskan geçen haftalarda “Sanat Sokağı” nı gündeme getirmişti.

Uygulama Oteli karşısındaki Açıkhava Müzesi ve devamındaki derneklerin bulunduğu dere kıyısındaki alan boyunca uzanan sokak. Sanatsal çalışmaların yapıldığı bir mekan olduğu için bu adla anılması yerinde bir karar. Yol ile dere arasında uzanan şerit, yukarıdan bakıldığında, şehir içinde görülebilen tek yeşil alan. Geçmiş yerel yönetimlerce buraya dört katlı imar izni verilmiş.

Geçenlerde bazı Meslek Odaları bu alanın ana cadde üzerindeki bölümüne hizmet binası yapma talebiyle ortaya çıktılar. Buna izin verilirse gerisinin geleceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Olay şimdilik yatışmış gibi görünse de, kavganın devam edebileceği her an beklenilmeli.

Belediye Başkanımız Sayın Vefa Salman bir konuşmasında, %60 ı orman olan Yalova’nın Kongre ve Seminer Merkezi olması gerektiğini belirttikten sonra “İli mevcut haliyle korursam, kendimi başarılı kabul ederim” diye eklemişti.

Şimdi kendisinden rica ediyoruz. Bu alana kimse dokunmasın. Burası yeşil alan olarak “Sanat Parkı” olsun. Ressamlar tuvallerini, boya ve fırçalarını alıp buraya gelsin, resimler yapsın. Müzik toplulukları açık hava konserleri versin. Çocuklar kum havuzlarında heykeller yapsın. Gösteri sanatları örneklerinden pandomim, parodiler oynansın.

Ve Kültür-Sanat tüm çocukların ve yetişkinlerin yaşamlarının bir parçası olarak bir ömür boyu sürsün.