Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde, TBMM’nin üçüncü toplantı yılını açarken köylüyü milletin efendisi olarak tanımlamış ve şöyle devam etmiştir: “Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi kimdir? Bunun cevabını derhal birlikte verelim. Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten çok rahatlık mutluluk ve varlığa hak kazanan ve buna layık olan köylüdür. Bundan dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetinin iktisadi siyaseti bu önemli amacın sağlanmasına yöneliktir. Efendiler, diyebilirim ki, bugünkü felaket ve yoksulluğun tek nedeni, bu gerçeği görmezlikten gelmiş olmamızdır. Gerçekten, yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli yörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp harcadığımız ve buna karşılık daima haysiyetini kırdığımız ve hor gördüğümüz ve bunca fedakârlık ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu gerçek sahiplerinin huzurunda bugün büyük utanç ve saygı ile gerçek durumumuzu alalım.”
16 Mart 1923 tarihinde Adana’da Türk Ocağı’nda çiftçilerin katıldığı bir ziyafet sırasında ise şunları söylemiştir:
“Aziz çiftçi kardeşlerim; diyebilirim ki hayatımda yaşadığım en yüce, en sade, en mutlu ve içten gece bu gecedir. Çünkü bu gece çok derin saygılarla, sevgilerle bağlı olduğumuz milletimizin büyük çoğunluğunu oluşturan çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum. Bu sofrada onların emekleriyle üretilmiş ekmeği onlarla beraber yiyoruz. Arkadaşlar! dünyada fetihlerin iki aracı vardır. Biri kılıç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı yararlı buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılıçtan oluşan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, rezil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile esir bir halde kalabilir. Onun için gerçek fetihler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında yerleştirmenin, milleti aynı kararda sürekli tutmanın vasıtası sabandır, saban, kılıç gibi değildir. O kullandıkça kuvvetlenir.
Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima yenildi. Tarihin bütün olayları hayatın bütün gözlemleri bunu doğruluyor. Milletimiz çok büyük acılar, yenilgiler görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun gerçek sebebi şundadır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık…Saygıdeğer çiftçiler, sizler hepimizin babasısınız, hepimizin efendimizsiniz.”Geçtiğimiz hafta Yozgat’ta yapılan mitinge çiftçiler damga vurdu. Millet iradesinin her şeyin üzerinde olduğunu bir kez daha gördük. Tarım ve hayvancılık konusunda uzun zamandır sıkıntılar var. Bu sıkıntıları zaman zaman sizlerle bu satırlardan paylaştım. Gerekli destek ve teşvikleri alamayan üreticiler yavaş yavaş yok olurken dışa bağımlılığımız artıyor, üreten değil tüketen bir toplum haline geliyoruz. Yapılan her uyarıya kayıtsız kalanlar umarım Yozgat’ta düzenlenen mitingden gerekli çıkarımı yapmıştır.