Birkaç yıl önce yaşadığımız su sıkıntısı kentimizde kısa süreli bir panik havasına sebep olmuştu, bu panik havasının etkisi ile kısa vadeli bir takım girişimler yapıldı, fakat kalıcı çözüm üretme yönünde bir girişim henüz kamuoyuna yansımadı.

Bu günler de Gökçe barajını yakından görürseniz olayın vehametini daha iyi anlayacaksıınız. Eğer yeterli bahar yağmurları yağmassa bu yaz aynı sorunu daha derinden yaşama ihtimalimiz çok yüksek. 50.000 lik planlarda tasarlanan yeni OSB ‘lerin hayata geçmesi halinde kentin susuzluğu had safhaya ulaşacak. OSB’le planlanıyor fakat su kaynakları bu yatırımları besleyecek düzeyde değil. Halkın içme suyunu buralara taşırsanız vatandaş içeçek suyunu nereden temin edecek ?

Yapılan bir araştırmada sunulan raporlarda, Türkiye’nin kuraklık dönemine gireceği yönünde ciddi bilgiler var, lütfen bir okuyunuz , işin vehametini daha iyi kavrayacaksınız .

2000 yılında Almanya da yapılan dünya su zirvesinde, küresel ısınma nedeni ile kuraklık ve su kaynaklarının azalması, var olan suların çevre kirliliğinden dolayı kullanılamayacak hale geleceği , tedbirler alınmazsa bundan en çok etkilenen ülkenin Türkiye olacağı konusunda görüş bildirmiştir.

Dünya nüfusu 150 yıl önce 1 milyardı. Şimdi 7 milyar. 2050 yılında 9 milyar olacağı hesaplanıyor. Nüfusla beraber dünya ekonomisi son 50 yılda 5 kat büyüdü. Nüfus ve ekonomi büyüdükçe doğa ve çevreye verilen tahribat katlanarak büyümeye devam ediyor. Dünya nüfusunun %20’sini oluşturan kalkınmış ülkeler, dünya kaynaklarının %80’ini kullanıyor ve bu oranda da dünyayı kirletiyor.

Doğal kaynakların üçte ikisi yok edildi. Dünyadaki 10 bin kuş türünün %12 si, 4500 memeli türünün %30 u, balıkların dörtte biri, bitkilerin dörtte biri yok edildi. Tarımsal genetik çeşitliliğin dörtte üçü yok edildi. Tarım alanlarının üçte biri yok edildi. Kimyasal gübre ve zirai ilaçlar doğal dengeyi bozdu. Tarım topraklarını kirletti. Dünya topraklarının üçte biri çölleşti.

Küresel ısınmayla birlikte dünyanın dengesi bozuldu. Mevsimler değişti, bitkiler erken çiçek açmaya, hayvanlar erken doğurmaya başladı. Kuşların göç zamanı değişti, kış uykusuna yatan hayvanlar uykuyu unutmaya başladı. Susuzluk, kuraklık, açlık, iklim göçleri, doğal afetler, salgın hastalıkları kapımızdadır.

Küresel ısınma en çok su kaynaklarını etkilemektedir. Suyun yanlış yönetimi ve yanlış kullanımından dolayı dünya nüfusunun %40’ı susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya.1milyar insan sudan mahrum.1,5 milyon çocuk her yıl kirli sudan ölüyor. 2025 yılında nüfusun üçte ikisi susuzluk ile ilgili sıkıntı yaşayacak. Bir insanı besleyecek yıllık gıda üretimi için yılda 2 ile 5 ton su harcanıyor.2050 yılında 9 milyar olacağı hesaplanan dünya nüfusu için %70 daha fazla gıda üretilmesi gerekiyor. Bu oranda da üretim için su tüketilecek. Ayrıca gıdaların %30’u çöpe gidiyor. Böylece bu kadar da su kaybı oluyor. Dünyadaki insanların %18’i temiz su bulamıyor. Denizler, akarsular, göller, yer altı suları kirlendi. Su dengesini ve doğal dengeyi sağlayan dünyadaki sulak alanların yarısı kurutuldu.

Yer altı sularımız her yıl bir-iki metre çekiliyor ve kirleniyor. Suyun can damarı sulak alanların yarısı ülkemizde kurutuldu. Geri dönülemeyecek şekilde doğal yapısı bozuldu. Kurutulan alan neredeyse Marmara Denizi kadardır. Bırakın geçmişi Seyfe Gölü, Akşehir Gölü, Eşmekaya, Meke Gölü, Sultansazlığı, Ereğli Akgöl daha yeni kurutuldu. Beyşehir Gölü, Bafa Gölü, Burdur Gölü, Tuz Gölü gibi daha onlarca gölde sular, yağmur ve kar yağışının nadir olarak fazla olduğu yıllar hariç tamamen çekilmek üzere. Hâlbuki kurutulan veya suyu çekilen göllerde kuraklığın etkisi sadece %7 dir. Bu

alanlar tamamen yanlış su yönetiminden ve yanlış su kullanımından kurumuştur. Bu sulak alanlarda hayat tamamen durmuştur. Binlerce kuşun yaşadığı bu alanlarda artık kuş sesi yoktur. Tamamen çölleşmiştir. Etrafında yaşayan insanlar perişandır. En acısı da kurutulan bu alanların tamamına yakını koruma statüsünde ya Milli Park, Sit alanı, ya da ramsar alanıdır.

Yanlış tarım ve su politikasından dolayı, ülkemizin en kıt su kaynağı bulunan Konya havzasında, suyu en çok harcayan pancar üretimi devam etmektedir. Hem de yüzeysel sulama yapılarak. Bu sayede bölgedeki hem göllerin su seviyesi düşmüş, hem de sulak alanlar kurumuştur. Artık 50 binden fazla kaçak kuyu ile Konya ovasındaki Türkiye’nin %40’ına sahip yer altı suları her yıl 1–2 metre aşağılara çekilmekte, hatta Tuz gölü seviyesinin altına düştüğü için yer yer tuzlanmaktadır.

Ülkemizde sulanabilir alanlardaki tarımsal amaçlı kullanılan sulamanın %92 si yüzeysel, %75 i yağmurlama, %0,5 i damlama sulama ile yapılmaktadır. Yüzeysel sulama yapılan araziler gittikçe tuzlanarak çoraklaşmakta ve çölleşmektedir. Harran’da ve Konya ovasında bu durum en büyük tehlikedir. Son yıllarda damlama suyu sistemi için teşvikler verilmesi memnuniyet verici olmasına rağmen yeterli değildir.

Ülkemizde atık suların %98’i arıtılmayarak akarsulara, göllere ve denizlere bırakılmaktadır. Her litre atık su onlarca litre temiz suyu kirletmektedir. Evet, bütün bu olumsuzlukları uzatmak mümkündür.

Ülkemiz ve kentimiz bu gerçekle biran önce yüzleşip ciddi tedbirler devreye sokulmalıdır. Bizler de fert olarak gereksiz tüketimden kurtularak bu konuda en önemli adımı atarak kişisel katkıda bulunuruz. Ne kadar az tüketirsek o kadar az üretilir ve yeşil alanlar, toprak hava ve sularımız daha az kirlenir.