Yeni bir öğretim yılı başladı. Bu yıla yeni müfredat programlarıyla ve değiştirilen yönetmeliklerle girdik. Karşı devrim niteliği taşıyan bu gelişmeler üzerinde yeteri kadar durulmadı ve tartışılmadı.

Sorumlu Bakan gazetecilere soru sorma fırsatı vermeden, ekranda izlediğimiz kadarıyla adeta kaçtı. Talim Terbiye Kurulu Başkanı ise düzenlediği basın toplantısında, değişiklikleri savunurken mantık dışı benzetmeler ve inandırıcı olmayan açıklamalar yaptı.

Müfredat programlarındaki konu başlıkları zamanı geldiğinde ve gerektiğinde günün gelişmelerine uygun olacak şekilde değiştirilir. Geçerliliği kalmamış olanlar da çıkarılabilir. Bunlar yapılırken eskisinden daha ileri ve çağdaş olmasına özen gösterilir.

Son onaylanan düzenlemelere baktığımızda, bunun tamamen tersinin yapıldığını görüyoruz. En basit örneği Evrim Teorisi çıkarılıyor, yerine cihat konuyor. Gerisini artık siz hesaplayın. Nereden nereye geldik ve nerelere gidiyoruz. Durumun ciddiyetini anlayabilmek için biraz gerilere gidelim.

Yıl 1921 Anadolu Yunan işgalinde. Düşman Ankara’ya doğru ilerliyor. Sakarya Savaşının başlamasına bir ay var. Günlerden 15 Temmuz. Ankara’da bir toplantı yapılıyor. Öğretmenlerin katıldığı ilk Maarif Kongresi. Bir hafta süren bu tarihi olaya ait önemli bir ayrıntıyı Zeki Saruhan’ın “1921 Maarif Kongresi” adlı eserinden özetleyerek aktaralım:

Atatürk açılış konuşmasında, geçmiş sistemin, milletimizin gerilemesinde etkili olduğuna işaret etmiş, Milli Eğitim programının eski devrin hurafelerinden, Doğudan ve Batıdan gelebilecek bütün yabancı etkilerden uzak “Milli ve tarihsel karakterimize uygun” olması gerektiğini belirtmiştir.

Kongrenin bir başka ilginç yanı kadın ve erkek öğretmenlerin birlikte katılmasıydı. Bu kadın-erkek eşitliğinin ve karma eğitimin ilk işaretleri idi. Kadın öğretmenler en ön sırada oturmuşlar, erkek öğretmenlerle aralarında birkaç sıra boş bırakılmıştı.

Meclisteki tutucu milletvekilleri kongrenin bu şekline aşırı bir tepki gösterdi. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi hakkında soru önergesi verildi. Onlara göre bu hal milletin gelenek ve göreneklerine uygun değildi. Bununla da kalmadılar Atatürk’e şikayete gittiler.

Atatürk şikayetleri dinledikten sonra kızgın bir şekilde “Muallimler Cemiyeti Reisi kimse onu buraya çağırın” dedi. Mazhar Müfit Bey içeri girer girmez “Siz öğretmenler toplantısında ne ayıp şey yapmışsınız” diyerek adeta azarladı. Bu arada sarıklılar bıyık altından gülüyordu.

Mazhar Müfit Bey ne diyeceğini şaşırdı. Atatürk devam etti “Toplantıya öğretmen hanımları da çağırmışsınız, fakat onları niye ayrı sıralara oturttunuz? Sizin kendinize mi itimadınız yok? Türk Hanımlarının iffetine mi? Bir daha böyle ayrılık, gayrılık görmeyeyim” Siz artık şikayete gelenlerin halini düşünün.

Tekrar yeni müfredat programına dönersek, Evrim Teorisi bu programdan çıkarıldı. Oysa Cumhuriyetin ilk yıllarındaki “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” ve “Tarih 1” kitaplarında Evrim Teorisi vardı. O günlerde liselerde okutulan tarih kitaplarının ilk konusu “Evrim” di. Çünkü kimse bilimden korkmuyordu.

Yine o yıllarda dinler tarihi de okutuluyordu. İslam dini bilim ışığı altında anlatılıyordu. Ayrımcılık yapılmıyor, mezhepçilik ve ırkçılığa yer verilmiyordu. 1924 te kurulan ve 1932 de öğrenci yetersizliği nedeniyle kapatılan İmam Hatip Okullarında Kur’an-ı Kerim ve Din dersleri yanında Coğrafya, Hesap, Hendese, Hayvanat, Nebatat, Fizik, Kimya gibi dersler de vardı.

Şimdi ise 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğretimin Birleştirilmesi) hiçe sayılarak okul öncesinden üniversiteye kadar, bütün okullar din ağırlıklı bir hale getiriliyor. Mahalle aralarında Kur’an Kursları çığ gibi artıyor, normal liseler, imam hatipleşiyor. Karma Eğitime son vermenin yolları aranıyor.

Kısaca “Bilim ve Teknik” ten uzaklaşılıyor.

 

XXX

Değerli Dostum Faruk Ömer Öskan,

Hoş geldiniz, yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, bize gördüklerinizi anlatın demeye fırsat bırakmadınız. Tatil anılarınızı bizlerle paylaştınız. Teşekkür ediyorum. Özellikle mitolojik efsaneler büyük araştırma ürünü ve nefisti. Kutluyorum.