Geçtiğimiz hafta başı bizim gazetede Saim Çotuk kardeşimin bir haberi vardı, başlığı: “Külliye temeline bin 700 kazık çakılacak”. Evet 1.700 (yazıyla bin yedi yüz)

Öncelikle şu “külliye” sözcüğü üzerinde duralım, son zamanlarda kullanımı moda olan. Türk Dil Kurumuna göre sözlük anlamı: Külliye, cami ile birlikte medrese, ibadet, imaret, türbe, kütüphane, hamam, aşevi (darüşşifa), kervansaray, çarşı, okul, hastane, tekke, zaviye binalarından oluşan yapılar topluluğu.

Arapçaya bir özenti var ya, her yapı topluluğunu külliyeye çevirirlerse şaşmam. Site ve kent sözcüklerini de mi değiştirecekler, örneğin: Zafer Sitesi, Nadir Sitesi, Ceylankent, Elmakent gibi.

Gelelim esas konuya. Yalova’ya geldiğim doksanlı yıllarda, Fatih Caddesinin sonunda TİGEM’e ait bir elma bahçesi vardı. Evim de bu bahçeyi görüyordu. Emirbayırı’nın çocukları buraya elma çalmaya gelir, bekçi görürse onları kovalardı. Ağaçlar da pek bakımlı değildi.

Zamanla bu ağaçlar kesildi ve bu alan Samanlı’da bulunan Karaca Arboretumu benzeri yeşil alan yapılmak üzere, Hayrettin Karaca’nın danışmanlığında Belediyeye verildi.

1999 depremine gelinceye kadar özel ağaçlar yetiştirildi, düzenlemeler yapıldı. Yalova kent içinde park ötesi geniş bir yeşil alan kazandı.

Ancak deprem sonrası buraya çadırlar kuruldu, depremde evleri yıkılanlar için yaşam alanı oldu. Bitki örtüsü de zarar gördü. Daha sonra bilindiği üzere çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Hala kesin sonucun ne olduğunu kimse bilmiyor.

İşte bu bölgeye, 20 bin metrekare alan üzerine 25 bin metrekare kapalı alana sahip Anadolu İmam Hatip Lisesi Külliyesi yapılıyor. Buna gereksinim var mı? Hemen bitişiğinde yıllardan beri hizmet veren iki bloktan oluşan bir okul var. İlçelerdekileri bir yana bırakalım, buradan mezun olan imamlar, değil Yalova’nın tüm Marmara Bölgesinin ihtiyacının üzerindedir.

30 milyon TL ye mal olacak Külliyenin A Blok yapımının ihalesi yapılmış, protokolü de imzalanmış, bir süre önce de temeli atılmıştı. Yeterli zemin etüdü yapılmadan başlatılan uygulama, ortaya çıkan olumsuz jeolojik yapı nedeniyle sonradan durdurulmuştu.

Şimdi öğreniyoruz ki her ne pahasına olursa olsun bu girişimden vazgeçilmemiş. Zeminin iyileştirme çalışmalarına başlanılmış. Bu kapsamda temele tamı tamına bin yedi yüz kazık çakılıyormuş. İşin uzmanlarına sordum, bir kazığın maliyeti beş bin liranın altında değilmiş. Varın siz hesaplayın, neredeyse öngörülen maliyetin üçte biri sadece kazıklara gidecek.

İşin bir diğer ilginç yanı, Ensar Vakfı’nın projeyle yakından ilgilenmesi. Hani geçen yıllarda yurt skandallarıyla  gündeme gelen vakıf. Finansmanı devlet mi yoksa bu vakıf mı yapıyor bilmiyorum, merak ediyorum.

Bir başka okul projesi için İDO karşısındaki Meteoroloji arazisi, encümen kararı ile imar planında  eğitim alanına çevrildi. Diyeceksiniz ki okul yapımına karşı mısın? Bir eğitimci olarak olamam, olmamam gerekir. Ancak doğru yerde, doğru amaçlara yönelik olmak şartı ile.

Söz konusu yer aslında park alanı olarak ayrılmış. Yılın son Belediye Meclis toplantısında Milli Eğitim Müdürlüğünün talebi doğrultusunda gergin tartışmalar yaşanmış, iki parti üyeleri arasında polemik yaratmış. AKP’nin oylarıyla istek kabul edilmiştir. Başkan Vefa Salman kararı veto edeceğini duyurdu.

Eğitim alanları çağdaş kent planlamalarında kent merkezi dışına taşınmaktadır. Atatürk İlkokulu’nun yarattığı sıkışıklık ortada iken Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hangi gerekçe ile bu talepte bulunduğunu akıl almıyor.

Söz konusu yere eğer okul yapılırsa, Arabacılar Sokağındaki kargaşanın çok daha ağırının değil 3-5 yıl sonra şimdiden yaşanacağı açık ve seçik.

Sayısal oy çoğunluğunu siyasal amaçla kullanarak, “istediğimi yaparım” anlayışıyla, şehir yapısında onarılamayacak çarpıklıklara yol açmak Yalova’ya yapılan en büyük haksızlıktır.

Geçenlerde bir eğitim sendikasının başkanı, “buraya okul yapılmasını engellemek ihanettir” gibi bir beyanda bulunmuş. Bunlar ne biçim eğitimci. Asıl ihanet oraya okul yapmaktır. Haftanın üç günü Pazar kurulan bölgedeki okula en yakın mesafede oturan, on yaşlarında bir çocuğun tek başına gelip gitmesi ne derece olası ve güvenli. Servis araçları ile taşıma daha büyük bir kargaşa. Kendi aracınızla çocuğunuzu getirip götürseniz, duracak yer bulamayacaksınız.

Sonuç: Her yönüyle akıl dışı bir girişim.