Radyo Televizyon Alanı Öğretmeni Duygu Saral ve Usta öğretici Sezgin Altınel’in, Z kuşağını anlamaya yönelik başlattıkları ve Z kuşağını temsilen öğrencilerden oluşturdukları teknik ekip ile alanında uzman kişilerle gerçekleştirmeye devam ettikleri röportaj serisinin dokuzuncu bölümünün konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yalova Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Erhan Dede oldu. Müdür Dede, Z kuşağını temsilen Yalova TOBB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Radyo Televizyon Alanı öğrencilerinin, kendisine yönelttiği soruları samimiyetle cevapladı.

Bakış açınıza göre bize Z kuşağını tanımlar mısınız?

Toplumda farklı zamanlarda dönüşümler yaşanarak kuşak farkları oluşmuş. Olgular, olaylar kuşakların farklılaşmasına neden olmuş. Tarihe şöyle bir bakıldığında işte klasik kuşak, x kuşağı, z kuşağı bundan sonra artık nasıl bir kuşak olarak isimlendirilir bilmiyorum ama kuşaklar tabi içinde bulunan dönüşümlerin, değişimlerin reflekslerini göstermişler. Onların olgularına göre değişim göstermişler. Tabi kuşaklar bazen geniş bir coğrafyada geniş bir alanda etkisini göstermiş, bazen de bu değişim dönüşümler bölgesel olduğu için sadece o bölgeleri ve o kıtaları etkilemiştir. Ama şimdi mevcut kuşağımız z kuşağı diye tabir ediliyor.  Bu kuşak bilgi çağında doğduğu için kuşak çok hızlı bilgiye ulaşabilen, bilgiyi çabuk güncelleyebilen, biraz sabırsız, çok okuyan hatta aynı anda el göz kulak koordinasyonu en mükemmel olan kuşak. Şöyle tanımlayabiliriz bu kuşak belki insanlık tarihinde donanım olarak en eğitimli kuşak diyebilirim.

İletişim teknolojilerinin geldiği aşama sizin zaman ve mekân algınızı değiştirdi mi? İş başvuruları artık online olduğu için online ortam ile reel ortam arasında ki bağı bize aktarabilir misiniz?

İletişim teknolojileri tüm sistemlere dahil olması zaman ve mekan kavramının biraz sınırlılık ortamını kaldırdı.  Artık zaman ve mekan da bir sınır kavramı yok. Pandemi ile beraber bu ezberlerimiz bozuldu. Bu dönemdeki gelişmelerden bahsedeyim. 2020 yıllarında işte pandemi başladıktan sonra, bizim kurumsal olarak iş ve işlemlerimiz online olarak yapılıyordu. Sonuçta fiziki mekan işte belirli mesai saatleri içerisinde de yapılıyordu.  Pandeminin başlamasıyla beraber tüm dünya tüm insanlar çalışan özellikle çalışma hayatındaki insanlar mekan sınırlamasına maruz kaldı. Evlere çekildi. Sonuçta bunların devam eden bir yaşamları vardı. Ve bu insanlara özlük haklarının verilmesi gerekiyordu. Tabi İŞKUR’un bu pasif programlarından faydalanma yoluna gidildi, ama mevcut düzen gibi değil. Bu insanların online başvurularını düşünün. Yalova’da 30-35 bin insanın tüm Türkiye genelinde 4 milyon insanın zaman ve mekan sınırlaması olmadan başvuruları alındı, ödemeleri yapıldı. Bu insanların yaşam idamesi için özlük hakları verildi. Zaman, mekan kısıtlaması olmadan bütün kurumlar bunu yaptı. Hatta zoom üzerinden binlerce, milyonlarca öğrenci öğretmenleriyle buluştu, veli toplantıları yapıldı. Bizler üst yönetimlerimizle toplantılarımızı internet ortamında yaptık. Dolayısıyla o dönem bizim bütün ezberlerimizi bozdu. Artık gerçekten tüm kurullar iş ve işleyişleriyle beraber zaman ve mekan sınırının ortadan kalktığını gördük. İnsanlar çok rahatlıkla işte mesai saatleri dışında, konfor ortamında her türlü başvurusunu yapabilecek, her türlü hakkını kullanabilecek olmalı diye düşünüyorum. Bende bunu gerçekten o süreçlerden sonra özümsedim, çünkü dünya var oldukça insanlar yaşadıkça doğal afetten bu tür kriz ortamları bitmeyecektir, bitmiyor da. Günümüzde zaten görüyoruz. Bu kriz ortamları bitmeyecektir. Ve yaşanmaya devam edecektir. Zaman ve mekan kavramını bir nevi iletişim çağı bitirmiş oldu.

Z kuşağının meslek tercihleri ve iş başvuruları yığılmaları hangi yöne doğru evirildi? Ve bunu arz talep karşılıyor mu?

Şimdi şöyle bir bakıldığı zaman iş hayatında çok farklı dönüm noktaları var. Yani insanların bir dönemi çocukluk dönemi, eğitim dönemi, çalışma hayatı dönemi, emeklilik dönemi bu insanların yaşam boyunca geçirdiği evreler. Tabi insanoğlu bunların bir kısmını kendi iradesi ve özgürlüğü ile karar verme hakkına sahip. Mesela çalışma hayatı gibi, eğitim hayatı gibi bir kısmı da kendi isteklerinin dışında işte doğumu, yaşadığı yer, çocukluğu bunlar ailesinin belirlediği kritere ve şartlara göre devam ettirdiği dönemler. Burada çalışma hayatı da, eğitim dönemi, özellikle meslek seçimine karar verdiği dönemler kendi istek ve iradesinin hakim olduğu dönemler. Bu dönemler çok önemli. Çalışma hayatına başlarken de bu istek ve iradesini gerçekten dünyayı tanıyarak, piyasayı tanıyarak, iş gücünü tanıyarak karar vermesi gerekiyor. Biliyorsunuz artık bir otomasyon sistemi var. Makinelerin insanların yerini aldığı, iş gücünün artık emekten çok beyin ile bilgiye evirildiği bir döneme geçiyoruz. Tabi meslek tercihleri de artık bunlara göre evirildi. Gençler bütün küresel dünya ile ilintili onlarla görüşüyor, onlarla iletişim halinde. Dünyadaki trend meslekleri, ondan sonra yaşamını iyi idame ettirebilecek gelecek vadedeki meslekleri çok iyi tanıyor ve bunlara yöneliyor.  Artık bir emeğin, emek gören mesleklere yönelim daha az. Çünkü ihtiyaç belki olmayacak. Düşünün, araştırmalara göre her yapılan bir makinenin her yapılan bir robotun yaklaşık 6,7 işçi maliyetini düşürdüğü 6 işçinin iş gücü istihdamından kovduğu görülüyor. Binlerce yeni iş çıkıyor. Bakın bizim 10 yıl önce veya 20 yıl önce bizim çocukluğumuza baktığımızda birçok mesleğin şu an olmadığını görüyoruz veya şu an ki mesleklerin 10 yıl önce hayal edilmediğini bile biliyoruz. Dolayısıyla gençlerimiz bunları iyi biliyor, iyi özümsemiş. Bunlara yöneliyor hatta hani şöyle güncel baktığımız zaman geçen yıl öğretmen öğretici vs. arkadaşlarımızla görüştüğümüzde işte doğa bilimlerine, mühendislik bilimlerine özellikle bilgi teknoloji bilimlerine yönelmenin daha fazla olduğunu yakinen ben görüyorum. Tabi kuruma bakıldığında hangi meslekler daha çok talep ediliyor, hangi mesleklerde istikrar daha fazla sorusuna da şöyle cevap verebilirim. İş gücü piyasası biraz farklıdır. Yani bölgelerin ve endüstrinin ildeki durumuna göre şekillenir. Mesela Yalova ilinde imalat sektörü, gemi inşaat sektörü, emek yoğunluğu bir sektör iş verirken çok talep ettiği meslekler grubu da bu. Ama aynı zamanda çok eğitimli bir eğitim seviyesi portföyü yüksek bir il. Buda beyaz yakanın fazla olduğunu gösteriyor. Aslında talep ve arzda bir uyumsuzluk var. Yani bu dünyanın her tarafında olacak. Yani bazen işveren istediği nitelikte elemanı bulamıyor bazen çalışmak isteyen genç veya işte mavi yaka istediği işi bulamıyor anlamında bir uyumsuzluk olabilir. Ama genelde işte doğa bilimleri, mühendislik bilimleri biraz eğilim daha fazla diye düşünüyorum.

İŞKUR kurumunun mantalitesi Z kuşağının mantalitesiyle uyumlu bir çalışma içerisinde mi?

Şimdi daha öncede ifade ettiğim gibi bir kısmı şu an üniversite de olan veya hazırlık aşamasında olan z kuşağının hızlı değişen dünyaya bir önceki kuşaktan farklılaşan bir beklentileri var. İş dünyasının en yenileri ve en birikimli grubu Z kuşağı. İş ve hayattaki dengeye çok önem veriyorlar. Yani çalışırken aynı zamanda eğlenmek de istiyorlar. Hatta Z kuşağının bu bazı reflekslerini çok yakından takip edebiliyoruz.  Kişi aynı zamanda ders çalışıyor, eş zamanlı oyun oynuyor, eş zamanlı işte sohbet odalarında sohbet ediyor.  Göz, kulak koordinasyonunun en mükemmel olduğu kuşak. Bu işi çok iyi beceriyorlar, dolayısıyla çalışma şekilleri de buna benziyor. Şöyle bir araştırma yapılmış, işte bu kuşağın ya da bir önceki kuşağın benzer kuşaklar diyeyim, hayatı boyunca veya çalışırken o süreler içerisinde en az 2,3 iş değiştirdiğini gözlemlemişler. %85’inin zevk aldığı sevdiği bir işi yapmak istediği çok açık beyan ediliyor. Dolayısıyla mantalite disiplinel bir çalışma ortamından ziyade hem hayatını yaşayacak, kendine zaman ayıracak. Hayatını yaşayacak dediğimden kastım bu. Dolayısıyla bundan sonraki çalışan kuşak hatta belli bir süreden sonra yönetici olacak kuşak bu. İş dünyası artık z kuşağını eline geçiyor. Bunu kabulleneceğiz, bileceğiz, kabullenmek de istiyoruz. Çünkü donanımlı bir kuşak. Bizler de buna göre kurumlarımızı artık dizayn etmek zorundayız. 2012’den beri ben bu kurumdayım sürekli bu gençlere yönelik çalışmalarımız hatta dezavantajlı gruplara yönelik çalışmalarımız var. Tüm kurumlar, işverenler, hatta özel sektör kendini buna göre dizayn etmesi gerekiyor. Ben kuruma başladıktan sonra özellikle bu iş gücüne yönelik çalışmalar yapıldı. Alt yapılar hazırlandı, kurumsal bir yapıya kavuşturuldu. Daha doğru bir tabirle, mesela bu kuşağa yakın bir kuşaktan yaklaşık 9-10 bin meslek danışmanı uzmanı alındı. Yani bu kuşağın gelip de iş ararken iş arama becerilerini onlarla diyalog kuracak iş ve meslek danışmanları atandı. Bunlara işverenle iş arayan arasındaki köprüyü kuracak kişiler. Türkiye’deki her üniversitede kulübümüz var. Artık bu kuşağın kurumumuza gelip ve online olarak bize müracaat etmesini beklemiyoruz. Okurken de bu gençlerimizle beraber olacağız. Mantalitemiz onlara yakın iş kulüplerimiz var. Yalova Üniversitedesin de iş kulübümüz var. Bunlar aynı zamanda mentörlük görevi de yapıyorlar. Meslek danışmanlarımız tam gün, tam saat ordalar. Sanal istihdam fuarlarımız var. Sanal istihdam fuarlarımız önceki yıllarımızda fiziki olarak işveren kitlesiyle iş arayan kitlesinin gençlerle buluşturulduğu şeklinden sanal ortama taşındı. Artık gençler Türkiye’nin her tarafındaki kendi mesleği ile ilgili herhangi bir iş yerini çok rahatlıkla ziyaret edebiliyorlar. Bu tarihler arasında hatta yakın tarihte güncel olarak da onu belirteyim depremzedelerle ilgili bir sanal istihdam fuarımız olacak. Yine aktif programlarımız var. Gençlerimiz işte çalışırken aynı zamanda onları desteklediğimiz işin başında eğitildiği ücretleri bizim tarafımızdan ödediğimiz iş başı eğitim programları meslek eğitim programlarımız var. Onun dışında örgün eğitimde Salı ve Perşembe buradan da ilan etmiş olalım her okulumuzda mesleğe yönelme eğitimleri yapılıyor. Bu okulumuzdaki meslek ve rehberlik öğretmenleriyle beraber koordineli olarak her okulumuzda yönlendirme ve rehberlik çalışmaları yapılıyor. Ayrıca İŞKUR aracılığıyla staj programları başlatıldı. Üniversite 3. ve 4. sınıfa devam edenler için staj programlarımız var. Yine yaz dönemlerinde üniversite öğrencilerimizin yararlanabileceği zamanlarını değerlendirebileceği aynı zamanda bir sosyal fayda sağlayabileceği sosyal çalışma programlarımız var. Dolayısıyla artık modern dünyada gençlerin aradığı istihdam grubundan beklediği ne varsa modern dünya ne yapıyorsa biz fazlasını yapıyoruz. Hatta bu konuda İŞKUR dünya istihdam grubu onlara da bazen örnek teşkil edebiliyor.

Yeni nesil mesleklerle alakalı İŞKUR ne tarz bir çalışma gerçekleştiriliyor? Metaverse evreninde platform oluşturma gibi örneğin bankaların, kurumların metaverse evreninde oluşturdukları bankacılık işlemleri gibi.

Bizde geleceğin mesleklerine yönlendirme ve tanıtma ve hatta bu alanda eğitim alan gençlerimizin bu işi yapan işverenlerle buluşturma noktasında aktif programlar uyguluyoruz. Hatta çalışmalarımız 2012-2013’ten beri hızlı bir şekilde devam ediyor. Pilot illerimizde geleceğin meslekleri ile alakalı mesleki eğitim kursları, işbaşında eğitim kursları yapılıyor. Bir taraftan da girişimcilik kurslarımız devam devam ediyor. Gençlerin bitirdiği eğitim kurumundan sonra kamu istihdamına girme eğilimi olmamalı. Ben böyle düşünüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ülkesinde kişi eğitildiği kurumdan sonra devlet kurumunda çalışma gibi bir durumu olamaz. Bu durum zaten işin doğasına aykırı. Buradan tüm gençlerimize söylüyorum gerçekten girişimcilik kabiliyetlerinin, girişimcilik çabalarının artması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her fikir önemlidir, her fikir değerlidir. Bu dönemde ki Z kuşağının tamamında biliyorsunuz hayaller ve hayallerden sonra hayali gerçeğe dönüştürme fikirleri var. Şöyle bir ilimize de baktığımızda, ülkemize de baktığımızda son dönemdeki çok büyük gelişmeler icatlar buna benzer arge çalışmaları tamamıyla bir girişimcilik öyküsü. KOBİ işletmelerimizin %85’i %90’ı girişimcilik hayallerinden çıkmış işler. Hayal edelim, bunun için gerçekten devletin destekleri var. Bütün kurumlar buna açık. Ben şuradan açıkça söyleyebilirim, KOBİ’ler için KOSKEP kredilere tamamen açık. Arge çalışmaları için sanayi bakanlığımızın buna benzer kredileri var. İl ve bölgelerin marka ajansları var. Girişimcilerimiz bu imkanlardan çok rahatlıkla yararlanabiliyor. Bizden İŞKUR destekleri alınabiliyor, girişimcilik destekleri alınabiliyor. Geleceğin meslekleriyle alakalı bu tür çalışmalarımız devam ederken son dönemlerde trend olan metaverse hakkında da düşüncelerimiz var. Ancak şu an içim bir merkeziliği olmadığı ve garantiliği de olmadığı başlayan bir çalışma söz konusu değil. Peki olmayacak mı? Eğer gençler bu işe başlamışsa sanal ortamda bu işi ilerletmeye başlamışsa kamu kurumları da gençlerin yanında olacaktır, bu konuda çalışmalar beklenebilir diye düşünüyorum.

Z kuşağı ağzından, Bir monolog yazmış olsanız, Z kuşağı sizi nasıl tanımlardı?

Gençlerimiz bizden daha çok bilgiye açık, bizden bilgiye daha hızlı ulaşabilen bir nesil. Konformist bir nesil. Öyle ifade ediyor pedagog ve yazarlarımız. Çabuk sıkılan ve her şeyi her yerde anında isteyen bir nesil. Dolayısıyla onlarla iş görüşmelerinde diyalog kurduğumuzda fikirlerini çok açık beyan edebiliyorlar.8-5 çalışmayı uygun bulmuyorum, tercihler benim için uygun değil, bence boş yani gibi ifadeler kullanabiliyorlar. Bunu kendi çocuklarımda yapıyor zaman zaman. İşte, “Her gün aynı haberi dinlemekten sıkılmadın mı? Ne var bunda? “Bu tür şeyler gerçekten tüm ebeveynlerin, özel sektörde işverenlerin ve kamuda karşılaştığımız şeyler. Beni de herhalde şöyle tanımlarlardı, biraz otoriter, kuralcı, disiplinli, çok çalışan, eğlenmeyi bilmeyen, bu anlamda zamanı harcayan biri olarak tanımlayabilirler. Her kuşak bir öncekini eleştirmekle herhâlde mükellef gibi bir şey. Bu hep böyle gitti. Biz de bunu anlayışla karşılıyoruz. Ama biz onlara güveniyoruz.

Z kuşağı Otorite tanımaz mı? Otoriteyi dar anlamıyla kullanırsak, anne, baba, öğretmen vs. Ya da geniş tanımıyla devlet?

Z kuşağı iş ve özel hayatlarında dengeye çok önem veriyor. Bizim gibi hayatı, çalışmayı hayatın merkezine almıyorlar. Biraz derin duygusallar. Böyle ifade edilebilir. Hani öğretmen olarak öğrencimizi sınıfta, işveren yönetici olarak çalışma hayatında çalışanımızı, ebeveyn olarak bizim evde çok fazla otoriter davranmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bunlar oyun ve bilgi edinme çocukları. Bunlarla diyaloğa daha açık olacağız. Bunları anlayacağız, onlarla beraber çalışma hayatında birlikte olacağız. Sonraki kuşağın yöneticileri, iş dünyasının yöneticileri bu kuşak. Dolayısıyla hayatın bunlara göre dizayn edilmesi gerekir. Çok çabuk sıkılıyorlar. Otoriteyi kabul etmemeleri dediğim aslında daha çok kurallara karşılar. Yani otoriteye karşı değiller. Çok fazla kural koyduğumuz zaman sıkılıyorlar. Hatta demin ifade ettim ya bir dönemde birkaç iş değiştirebiliyorlar. Bu insanlar niçin birkaç iş değiştirir herhalde yöneticinin klasik üretim anlayışından dolayı. Bunlar patron değil lider istiyorlar. Lider olacak yani konuşacak, anlaşılacak işletmenin evin, okulun kararlarında kendi kararlarının da olmasını talep ediyorlar. Yani böyle masum talepler, çok fazla büyük talepleri yok. Bizim klasik yönetim amacımızdan farklı. Böyle kural koyup da denetleyen bir ebeveyn, öğretmen, işveren olmayacağız. Ben onların öyle çok da otorite tanımaz olduğunu düşünmüyorum.

‘Bizim Zamanımız da böyle değildi’ cümlesi size neyi çağrıştırıyor? Farklı kuşaklar tarafından bu kalıp cümleye maruz bırakıldınız mı?

Evet. Tabi bunu hep söylüyoruz. Bir önceki kuşak kendinden sonra geleni biraz eleştirir. Hep böyle olmuştur. Bizlerde hani eğer ben şu anda bilmiyorum ama y kuşağıyım x kuşağını eleştirmişiz işte o x kuşağı normal klasik kuşağını eleştirmiş bu eleştiriler hep olacak. Ama bu kuşağın eleştirileri biraz daha ağır. Çünkü tamamıyla küreseller. Dünya ile iç içeler. Böyle bir toplumun izlerini veya herhangi bir toplumun izlerini çok da taşımıyorlar. Her şeyden haberdarlar. Belki biraz eleştirileri fazla olabilir. Biz hep bir önceki kuşağın telkinleriyle kendimize çeki düzen verdik. Bundan sonra da yani geri bildirimlerini böyle aldık bundan sonraki bu kuşak herhalde kendinden sonraki gelen kuşaklar tarafından eleştirilecektir. Eleştiri olacaktır. Tabi bizde maruz kaldık bu işlere yani.

Z kuşağının entelektüel seviyesi açısından ne düşünüyorsunuz?

Bu kuşak bizler gibi kütüphanelerde ödev konuları araştırmadı. Dünya klasiklerini, sınıf kitaplarından, okul kitaplarından okuyup araştırmadılar. Böyle bir refleksleri yok. Zaten ellerinde tüm dünyanın kütüphanelerini, tüm dünyanın eserlerin, araştırmalarını taşıyacak tabletleri, bilgisayarları, telefonları var. Bu göreceli bir kavram. Bence bana göre entelektüeller. Çünkü ben muhatap olduğum kuşağın mensuplarıyla gerek baba olarak gerek işte danışan olarak muhatap olduğumu her gencimiz aslında her şeyden haberdar. Her şeye hakim. Tabi bu ilgi alanlarına göre değişebiliyor. Eğer bir edebi esere, edebiyata ilgisi varsa, erişim yetenekleri sayesinden bizden daha hızlı bilgiye ulaşabiliyorlar. Bizden daha çabuk o merak duygusunu giderebiliyorlar. Bilime meraklıysa, sizin belki yıllarca edinmeye uğraştığınız bilgi birikimine 5 dakikada 10 dakikada ulaşabiliyorlar, okuyabiliyorlar. Bence bu konuda entelektüeller. Ben gençlerimizi öyle görüyorum.

Müdür Dede, öğrencilerin sorularını cevapladı (2)Müdür Dede, öğrencilerin sorularını cevapladı (3)

Editör: Uğur TEZCAN